7 Ekim 2020 Çarşamba

Güneşe çıkmadan bronzlaşmak...

İlla bronz bir tene kavuşmak isteyenlere dermatologlar, güneşte yanmaktansa bronzlaştırıcı ürünlerden bahsediyor... Ayrıca bronz ten için besinlerden de destek almak mümkün.



İlla bronz bir tene kavuşmak isteyenlere dermatologlar, güneşte yanmaktansa bronzlaştırıcı ürünlerden bahsediyor... Ayrıca bronz ten için besinlerden de destek almak mümkün.
Etek giyemem, daha güneşe çıkmadım." "Süt beyazım, nasıl şort giyeyim..." Kadınların bronzluk sevdası neredeyse tarzlarını kısıtlıyor. Tatile çıkana kadar pantolonlara ya da uzun eteklere hapsoluyorlar. Oysa kozmetik dünyasının belki de en pratik ürünleri bronzlaştırıcılar, esmer ten tutkusuna büyük hizmet ediyor. Bronzlaşacağım derken güneşin altında kavrulmaya üstelik bu uğurda kolay kolay kaybolmayacak lekeler edinmeye ve kırışmaya da hiç gerek yok.
 
Uzmanlar da güneşe çıkmaktansa bronzlaştırıcıları tavsiye ediyor. MOnep Etiler Kliniği'nden Dermatolog Dr. Ömrü Tekeli, "Bronzluk sağlayan kozmetik ürünlerle, güneş ve solaryumun yarattığı cilt yaşlanması ve kanserojen tehlikesiyle karşı karşıya kalmadan kısa sürede bronzluk elde edilebiliyor" diyor. Ancak bu tür ürünleri satın almanın ve elbette kullanmanın bazı püf noktaları var. Bronzlaştırıcı ürün sürmeden önce, cilde peeling uygulamak homojen bir dağılım sağladığı gibi kalıcılığını da artırıyor. Dr. Tekeli, alerjik bünyelilere alerji riski düşük olan, eczanede satılan ürünleri tavsiye ediyor. Ayrıca Tekeli, bronzlaştırıcı ürünlerin içerdikleri E ve C gibi koruyucu vitaminler, nemlendirici aktifler ve UV filtreleriyle zenginleştirilerek derinin ihtiyaç duyduğu bakımın bir kısmını da sağlayabildiğini söylüyor.
 
Yiyerek bronzlaşmak
Bronz ten için besinlere de başvurulabilir. Bristol Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre A vitamini ve karoten yönünden zengin beslenen kişilerin, bu besinleri nadir tüketen kişilere göre ten renklerinin bronz renge daha yakın olduğu saptanmış. Diyetisyen Gizem Şeber de beslenmede yapılacak ufak değişikliklerle daha bronz ve parlak bir tene ulaşmanın mümkün olduğunu belirtiyor ve bronzlaşmamızı sağlayan melanin sentezini artıran yiyecekleri işaret ediyor. Bronzlaştırıcı etkiye sahip A vitamini, karoten, kalsiyum ve tirozin içeren besinleri Şeber şöyle sıralıyor:
 
Karpuz: Ferahlatıcı bir yaz meyvesi olan karpuz aynı zamanda C vitamini de içeriyor.
Kavun: Tatlı tadı ile yaz meyvelerinin en sevilenlerinden biri olan kavun, yüksek karoten içeriği ile bronzlaştıran besinlerin başında geliyor.
Kayısı: Aynı zamanda kabızlığı önleyici etkisi var ve yüksek potasyum içeriği ile kas
kramplarını engelleyici etkiye de sahip.
Şeftali: Bronzlaştırmanın yanında, yaz ishallerine karşı koruyucu etkisi var.
Havuç: Yüksek karoten içeriği sebebiyle bronzlaştırıcı besinler listesinin en başında yer alıyor.
Peynir: İyi bir kalsiyum kaynağı olan peynirin bronzlaştırmayı hızlandırıcı etkisi olduğu biliniyor.
Ispanak: Aynızamanda iyi bir folik asit kaynağı.
 
 
Bronzlaştırıcı frozen
Diyetisyen GizemŞeber'in serinlerken bronzlaşmaya yardımcı bir de frozen tarifi var.
 
Malzemeler
1 adet orta boy havuç
1 adet iri boy şeftali
1 adet ekşi yeşil elma, buz küpleri, nane yaprağı.

 
Yapılışı: Malzemeleri iyice yıkadıktan sonra blender'dan geçirin. Buz küplerini blender yardımıyla parçalayın. Karışımı harmanlayın. Nane yaprağı ve elma dilimleriyle süsleyin.
 
Haber: Aysun Öz 



9df12303efdb4f1993900904b3969f04

5 Ekim 2020 Pazartesi

Keneden korunmak için beyaz giysiler tercih edilmeli!

Sağlık Bakanlığı Kırım Kongo Kanamalı Ateş (KKKA) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, "Özellikle bu yıl KKKA vakalarının arttığını görüyoruz. Özellikle kenelerin yoğun olduğu yerde bulunup çalışan insanlar çizme giymeli. Piknik için gidiliyorsa özellikle beyaz giysiler tercih edilmeli ki üzerine yapıştığı zaman kene görülebilsin" dedi.

ABONE OL


"Havaların ısınmasıyla birlikte aç bir durumda olan keneler toprağın altından yüzeylere çıkarak büyükbaş ve küçükbaş hayvanları yakalayarak onlardan beslenmeye çalışırlar."


"Ayrıca oralarda çalışan insanlar da aç olan ve hastalık virüsü taşıyan keneler tarafından yakalanıp ısırılmasının neticesinde bu virüse yakalanma durumları olabiliyor" dedi.


Kene ısırmaları sonucunda bulaşan virüse karşı korunmanın çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tezer, şunları söyledi:


Vücudun yumuşak bölgeleri kontrol edilmeli

"Özellikle kenelerin yoğun oldukları yerde bulunup çalışan insanlar çizme giymeli. Fakat piknik için gidiliyorsa özellikle beyaz giysiler tercih edilmeli ki üzerine yapışıldığı zaman kene görülebilsin."

"Ayrıca pantolon paçaları çorabın içerisine sokulmalı ki kenenin cilt ile herhangi bir teması olamasın. Onun dışında özellikle piknik alanlarından eve döndükten sonra yapacağımız ilk işlem çocuğumuzun ve kendimizin kenelerin tutunabileceği vücudun yumuşak bölgeleri olan koltuk altı, kulak memesi gibi yerlerin kontrol edilmesi olmalı."


Çıkarmada gecikmemek önemli

Prof. Dr. Tezer, vücuda herhangi kene yapışmasında kişinin çıkarma işlemini kendisinin yapabileceğini söyleyerek, "Kene vücuda yapışmış ise çıplak elle olmamak şartıyla kişi kendisi keneyi çıkartıp sağlık kuruluşuna başvurusunu gerçekleştirebilir."

"Yani kişinin kendisi bir aparatı varsa aparat yardımı ya da tülbentle o keneyi yapıştığı bölgeden çıkartıp hemen yakın bir sağlık kuruluşuna başvurabilir. Ama önce ilk kendisinin çıkartma işlemini gerçekleştirmesi gerekir. Burada gecikmemek oldukça önemli" diye konuştu.


2002 yılından bu yana var

Prof. Dr. Tezer, ayrıca geçen seneye göre vakaların bu sene daha fazla olduğunu vurgulayarak, "Ama bu konuda da zaten gerekli çalışmalar yapılıyor. Vaka artışının neden olduğuna dair Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri tarafından gerekli araştırmalar da yapılıyor."

"Buna dair önlemler de alınıyor. Koronavirüs sonuç itibarıyla yeni türemiş ve kökeni Çin'den gelen bir mikroorganizma. Oysa KKKA zaten ülkemizde 2002 yılından beri olan ve bölgesel olarak Kelkit Vadisi, Çorum, Yozgat ve Sivas gibi illerimizde ağırlıklı olarak görülen bir enfeksiyöz hastalıktır" ifadelerini kullandı."


0e8ac91aa13643638e9ea9eee6315d67

Eski sevgilinizle yeniden barışmak iyi bir fikir mi?

Eski sevgilinizle tekrar barışmak istiyor ve bir araya gelmeyi düşünüyorsunuz, ancak bunun doğru mu yoksa yanlış bir düşünce olup olmadığından emin değilseniz bu haberimiz sizin için. İşte eski sevgilinizle yeniden bir araya gelmenin iyi yanları...

ABONE OL


Ancak, bu fırsatın iyi olduğu bazı durumlar da vardır. Eski sevgilinize bir şans daha vermeniz gereken durumları sizinle paylaştık. Fakat bu, o kişiyi,  sizi sırtınızdan her vuruşunda affetmeniz ve unutmanız gerektiği anlamına gelmez. İlişkinizi yeniden alevlendirmek isteyip istemediğinizi dikkatlice düşünüp, buna siz karar verebilirsiniz.


İlişkinizde sevgiden daha fazlası varsa

Eski sevgilinizle barışma konusunda düşünmeniz gereken ilk faktör, o kişinin hayatta istediğiniz şeyi size sunup sunmadığıdır. Burada maddiyattan ziyade, psikolojik ve duygusal  sağlığınızdan bahsediyoruz. Örneğin; eğer siz başka yere taşınmışsanız ve uzak mesafelerden bir lişki yürütmek istemiyorsunuzdur. Ancak yeniden aynı yere geri dönüyorsanız ve o kişinin size güven, sevgi, sadakat ve arkadaşlık sunmaya devam ettiğini fark ederseniz, belki de birbirinizi gerçekten seviyorsunuzdur. Ayrıldıktan sonra yeniden bir araya gelen ilişkiler genellikle daha da güçlenir ve her iki taraf da birbirine bağlı olur.

Yaşadığınız problem sevginizden büyük değilse

İlişkinizde yaşadığınız alakasız olan bazı sorunlar vardır, ancak o anda kötü bir havada olduğunuz, kötü bir gün geçirdiğiniz veya zaten çok dolu olduğunuz için onları büyük bir sorun olarak görmüş olabilirsiniz. Aynı zamanda bu sorunun artık bir önemi olmamasının sebebi; koşulların değişmesi ya da artık sizi etkilemiyor olması da olabilir. Bir şans daha vermek isterseniz, olaylar hakkında net olun. En önemli şey, sorunun kesinlikle üstesinden gelmeniz ve üzerine herhangi bir yenisini eklememenizdir.

Eylemleri gerçekten söylediklerine uyuyor mu?

Eski sevgilinizle bir araya gelmeden önce, eylemlerinin gerçekten söylediklerine uyup uymadığına karar vermelisiniz. Herkes güzel sözlerin kulağa çok hoş geldiğini bilir, ancak bu her zaman samimi olunduğu anlamına gelmez. Bu konuda tutarlı olmalısınız. Örneğin; çok kıskançlık yüzünden ilişkiniz bitti ve şimdi davranışlarını kontrol etmeyi öğrendiklerini söyledi, tekrar ilgiliniz çekti. Ancak, barışmayı kabul etmeden önce, davranışalrının gerçekten değişip değişmediğini görmek için yeniden düşünebilirsiniz. Bu konuda içgüdülerinize güvenebilirsiniz, bir ilişkiyi tekrar başlatmadan önce dikkatli olmalısınız.

İkiniz de ilişkinizi daha iyi bir noktaya taşımaya niyetliyseniz

Eski sevgiliniz ile yeniden bir araya gelmeden önce düşünmeniz gereken son bir faktör, ilişkinizi geliştirmeye olan bağlılıklarıdır. Ona ikinci bir şans vermek, ikinizin de hem sevgi hem de sorumluluk üzerine çalışacağınız anlamına gelir. İletişiminiz samimi olmalı. Problemler, çok uzun zamandır uğraşan kişi artık çaba göstermek istemediğinde ortaya çıkar. Ona bir şans verip bu kez durumu iyileştirmek için tamamen onu çaba göstermesini beklerseniz, durum daha da kötüleşebilir.

Birbirinize bağlıysanız ilişkiniz yeniden yürüyebilir

Bir ilişki bittiğinde, o bahsi tamamen kapatmanız gerektiğini söyleyenler var. Bu geçerli bir nokta, ama her zaman en başarılı taktik değildir. Önemli olan, iki tarafın da bu karardan memnun olmasıdır. Bu karar, bireyler olarak sadece sizin tarafınızdan verilebilir ve duygularınıza, beklentilerinize ve kişisel taahhütlerinize dayanmalıdır. Ardından, eski sevgiliniz ile konuşun ve onun da aynı yerde ve şans vermeye istekli olup olmadığını görün.

9dc0cb8ffe4047ebb7541780f79f8f6a

Ebeveynlik ehliyetini duydunuz mu?

Artık anne babalığın hem okulu hem de diploması var.



Artık anne babalığın hem okulu hem de diploması var.
Her şey için bir yeterlilik belgesi gerekiyor. Araba sürmek için, bir konunun uzmanı olmak için, okulları bitirmek için. Hani denir ya anne babalığın ne okulu ne de diploması var diye... Artık var. Avusturyalı 4 çocuk annesi Maria Neuberger Schmidt'in kurduğu ABC Elternwerkstatt, 10 günlük bir eğitim için Türkiye'ye geliyor. Eğitimin amacı kısaca, ebeveyn çocuk ilişkisini içgüdüsel ve karşılıklı anlayış üzerine bir zemine oturtmak olarak kısaca anlatılabilir.
Eğitimi burada yürütecek olan Andreas Keckeis, şimdiye kadar verdiği eğitimlerdeki neredeyse tüm ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda ortak sorunlara sahip olduğunu gördüğünü belirtiyor. Ebeveyn-çocuk ilişkisinin merkezine şiddetsiz ve kıymet bilen bir iletişimi yerleştirmenin ilişkinin kalitesi üzerinde etkileri olacağını söylüyor. Andreas'a 21'inci yüzyıl anne-babalarının temel sorunlarının ne olduğunu sorduğumda şöyle cevap verdi: "Sosyal medya, sınır koyma, birbiriyle ilgilenebilme, gelenekler ve ritüellerin eksikliği..."
 
Ona göre sorunlar evrensel olsa da cevaplar her aileye özel. Bu eğitimin amacı da doğru yöntemler ve sorular ile katılan kişilerin kendi çözümlerini bulmalarına yardım etmek. Eğitimin adında yer alan ABC harflerinden A=0-6 yaş arası küçük çocukları, B=6-12 yaş arası okul çocuklarını, C=ise 12-18 yaş arası gençleri temsil ediyor.
 

 
Hem profesyonellere hem de ebeveynlere
Sadece ebeveynlik konusunda derinleşmek isteyen anne-babalara değil, anne-babalarla çalışan profesyonellere hitap eden bir eğitim bu. 21 Şubat Pazar günü 14.00-17.00 saatleri arasında ebeveynlere yönelik eğitim gerçekleşecek. Profesyonellere dönük 60 saatlik yoğunlaştırılmış ebeveyn koçluğu programıysa 15-24 Şubat tarihleri arasında Andreas Keckeis ve Veronika Lippert tarafından sunulacak.
 
Koçluk programını tamamlayan katılımcılar uluslararası geçerliliğe sahip Ebeveyn Koçluğu Sertifikası almaya ve Elternwerkstatt'ın bağımsız danışman ekibine katılmaya hak kazanacak. Detaylı bilgi için renkliakademi. com sitesine bakabilirsiniz.
 

 
Aile, Gençlik ve Ekonomi Bakanlığı
Bana ilginç gelen bir diğer tarafı ise eğitimlerin Avusturya'nın Aile, Gençlik ve Ekonomi Bakanlığı tarafından destekleniyor olması. Yani adamlar aile ve gençliğin durumunun ekonomi için ne kadar önemli olduğunu düşünmüş ki bu 3 kavramı bir bakanlık altında birleştirmişler.
 

 
Hümanistik psikoloji nedir?
Evrensel ebeveynlik sorunlarına çözümler getirmeyi amaçlayan çalışmanın temelinde Carl Rogers'ın kurucusu olduğu hümanistik psikoloji yatıyor. Bu yaklaşım, otoriter ve müdahaleci olmayan ve kişinin kendisine iyi geleni uygun koşullarda kendi kendine bulacağına inanır. Rogers'a göre bütün insanlar özünde iyidir, insanı şiddete ve ruhsal bozukluklara iten şey olumsuz çevre ve yetiştirme koşullarıdır.
 
Yazı: Damla Çeliktaban
 
 



446569bbb3184d7fa366fcb2b7793b44

Oğmaç çorbası

Biraz değişiklik yapın ve zengin besinleri birleştiren oğmaç çorbasını deneyin.



Biraz değişiklik yapın ve zengin besinleri birleştiren oğmaç çorbasını deneyin.
Malzemeler:
1 çay bardağı yoğurt
1 çorba kaşığı un
50 gr. dana bon?le
10 gr. kuru soğan
1 diş sarımsak
1 adet yumurta sarısı
1 kahve ?ncanı zeytinyağı
6 çubuk grisini
 
Yapılışı:
Minik minik doğranmış soğan ve sarımsağı yağda kavurduktan sonra küp şeklinde doğranmış dana etini ekleyin. Bir süre kavurduktan sonra yeteri kadar suyu ilave edip kaynatın. Ayrı bir kapta yoğurt, un ve yumurta sarısını bir miktar çorbanın suyuyla çırpıp çorbaya ilave edin.10 dk. kadar kaynattıktan sonra grisinilerle birlikte servis edin.
 
 



f07c10aeb63b48ed80f80f2f11accfe3

4 Ekim 2020 Pazar

Yaşlılara çok önemli uyarı: Tokalaşmayın ve kucaklaşmayın!

Normalleşme dönemiyle birlikte 65 yaş ve üzerindekilerin koruyucu önlemlere devam etmesi gerekiyor. Ev dışında mutlaka maske takılması gerektiğini belirten Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Geriatri Uzmanı Prof.Dr. Mehmet İlkin Naharcı "Yaşlılar, sarılma ve tokalaşmadan uzak dursun" uyarısında bulundu

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Geriatri Uzmanı Prof.Dr. Mehmet İlkin Naharcı, yeni tip corona virüsün (Covid-19) küresel ölçekte birçok ülkeyi etkilediğini ve bu mücadelede hastalığın oluşturduğu sorunlar açısından en önemli risk grubunun özellikle 65 yaş ve üzeri bireyler olduğunun bilindiğini söyledi.

"Bulaşma riskindeki artış maske takmakla azaltılabilir"

Pandemi sürecinin ilk döneminde olduğu gibi yeni normalle geçiş sürecinde de sağlıklı kalabilmek için bu yaş grubundaki bireylerin koruyucu önlemlere dikkatle uymaya devam etmesi gerektiğine işaret eden Naharcı, bu dönemde koruyucu önlemlerin, sosyal mesafe-maske kullanımı-hijyen tedbirleri olarak özetlenebileceğini aktardı.

Prof.Dr. Naharcı, "Ülke genelinde sosyal izolasyon kısıtlamalarının kaldırılması ile toplum içindeki temasımızın tekrar başlaması neticesinde oluşan hastalık bulaşma riskinde artış; en az 2 metre mesafeye dikkat edilerek sosyal teması azaltmak ve kapalı ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmakla, ev dışında mutlak suretle maske takmakla azaltılabilir" diye konuştu.

"Tokalaşma ve kucaklaşma yapılmamalı"

Bu dönemde yine ellerin en az 20 saniye bol su ve sabunla yıkanması gerektiğini belirten Naharcı, kolonya kullanılmasına devam etmenin bulaşma riskini ciddi anlamda düşürüceğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:

"Tokalaşma ve kucaklaşma yapılmamalı, uzaktan selamlaşmaya devam edilmelidir. Pandemi boyunca evde kalan büyüklerimiz, yeni normal ile birlikte 3 altın kurala dikkat ederek günlük yürüyüş ve egzersizlerini açık havada yapabilir. Günlük düzenli fiziksel aktivite ile beraber sağlıklı ve dengeli beslenme ve düzenli uyku da güçlü bağışıklık sisteminde önemli rol oynamaktadır. Sağlıklı beslenme için seçilecek gıdalar protein, lif, vitamin, mineral ve antioksidanlardan zengin olmalı ve günlük yeterli su tüketimi de ihmal edilmemelidir. "

Psikososyal problemlerin yönetimine dikkat!

Yeni normalleşme döneminde diğer vurgulanması gereken bir noktanın da psikososyal problemlerin yönetimi olduğuna işaret eden Naharcı, şunları kaydetti:

"Özellikle ölüm korkusu, yaygın endişe nedeniyle salgın başlangıcında akut stres bozukluğu ve sonrasında travma sonrası stres bozukluğu yaşanabiliyor. Bu durumda yaşlı bireylerde huzursuzluk, gerginlik, uykusuzluk, kabus görme gibi belirtiler görülebiliyor. Ruhsal sorunlara bağlı olarak fizyolojik sorunlar da sıklıkla bu dönemde ortaya çıkıyor. Uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorluklar yaşanabiliyor ya da uyku yeterince dinlendirici olmuyor. İştah azalmakta ya da artmakta ve buna bağlı olarak mide bağırsak sisteminde sorunlar oluşabiliyor. Bu dönemde böyle belirtiler gösterenlerin sağlık kuruluşlarına başvurması faydalı olacaktır."

Prof.Dr. Naharcı, ayrıca salgın ile ilgili televizyondaki olumsuz haberlerden uzak durmanın ve bilgi kirliliğinden korunmanın psikososyal problemlerin yönetiminde olumlu katkı sağlayabileceğini vurgulayarak, "Sonuç olarak, kısıtlamaların gevşetilerek yeni normalleşme dönemine adım attığımız bu süreçte ileri yaş grubundakiler koruyucu önlemlere mutlak surette uymaya devam etmelidirler. Bunun yanında, bedensel veya ruhsal problemler yaşadıklarında sağlık kuruluşlarına başvurmaktan çekinmemelidirler" dedi.

aba6ffbbbc8a466b8c5ef3df39c1c0ee

Meme kanseri tedavisine destek olan en faydalı 5 besin - Meme kanserine iyi gelen yiyecekler nelerdir?

Meme kanseri, tüm dünyada kadınlarda en sık görülen kanserler arasında ve kanserden ölüm nedenlerinde de başı çekiyor. Yapılan birçok çalışma, birçok sebze ve meyvenin tüketimi ile meme kanseri gelişimi arasında ilişki olduğunu gösteriyor. Peki, hangi besinleri tüketmek meme kanserinin tekrarlama riskini azaltır? Bu besinler, meme kanseri yaşam süresini uzatır mı? Meme Cerrahisi Uzmanı Doç.Dr. Beyza Özçınar, o gıdaları açıkladı

ABONE OL


1-Soya içeren yiyecekler

Kuru fasulye, bezelye ve nohut vb. gibi yiyecekler koroner arter hastalığı, diyabet ve meme kanseri gelişimi riskini azaltıyor. Bu konuyla ilgili olarak özellikle Asya popülasyonu üzerine yapılmış çok sayıda çalışma bulunuyor.

2-Meyveler

Meyve içinde yer alan pomegranat, antioksidan etkisi ile meme kanseri riskini azaltıyor.

Meyvelerden limon, portakal, mango, greyfurt, hünnap ve misket limonu tüketimi öneriliyor.


Elma ve kabuğunda yer alan flavonoidinin yine meme kanseri hücrelerinin büyümesini engellediği gösteriliyor.


3-Sebzeler

Özellikle brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, su teresi tüketilmesi meme kanseri riskini azaltıyor.

Pancardan elde edilen bazı maddelerin kanser hücreleri üzerine ölümcül etkisi olduğuna dair çalışmalar da var..


4-Baharatlar

Zencefil, sarımsak, çörek otu içerisinde yer alan bazı biyoaktif maddelerin anti meme kanseri etkileri gösteriliyor.

Bu baharatların tüketimi meme kanseri hastalarında meme kanserinin yayılımını da azaltıyor.


Kırmızı biberde bulunan kapsaisin meme kanseri hücrelerinin çoğalmasını azaltırken kara biber ve safranın da kansere karşı etkileri gösteriliyor.


Meme kanseri üzerindeki etkileri en iyi gösterilmiş baharatlar zencefil, sarımsak ve çörek otudur.


5-Tahıllar

Süpürge darısı, arpa ve buğday üzerinde yapılan çalışmalarda bu tahılların tüketiminin meme kanseri hücrelerinin büyümesini azalttığı gösteriliyor.

Kemoterapi sırasında neler yenmeli, neler yenmemeli?

Sağlıklı bireylerde meme kanseri riskini azaltmak amacı ile bu gıdaların tüketimi öneriliyor.

Ancak, bu doğal gıdaların tüketimi ile ilgili dikkatli olunması gereken önemli bir nokta var: Meme kanseri tanısı ile tedavi gören hastaların özellikle kemoterapi sırasında, doğal gıdalar ile kemoterapi ilaçları arasında etkileşim olabileceğini bilmesi ve kullanmaması gereken gıdalar ile ilgili olarak kendi hekimlerine danışmaları önemlidir.


Meme kanseri tanısı ile aktif tedavi altındaki hastaların bu gıdaların tüketiminde hekimleri ile iletişim içerisinde olmaları gerekir.


Tedavi sonrasında uzun dönemde meme kanserinin yayılmasından ve tekrarlamasından korunmak amacı ile bu tür doğal gıdaları kullanmaya devam edebilirler.


7e46ba3789b74be9ab183c96bde93596