28 Ocak 2020 Salı

Atardamar tıkanıklığı nedir?

"Atardamar tıkanıklığı nedenleri nelerdir? Atardamar tıkanıklığı belirtileri nelerdir? Atardamar tıkanıklığı tedavisi nasıl olur?" Doç. Dr. Cem Arıtürk, atardamar tıkanıklığı hakkında bilgiler verdi.



"Atardamar tıkanıklığı nedenleri nelerdir? Atardamar tıkanıklığı belirtileri nelerdir? Atardamar tıkanıklığı tedavisi nasıl olur?" Doç. Dr. Cem Arıtürk, atardamar tıkanıklığı hakkında bilgiler verdi.
Atardamar tıkanıklığı kol ve bacaklara kan taşıyan atardamarları tutan bir hastalık. Genelde damar kireçlenmesi, damar sertleşmesi sonucunda kol ve bacaklara giden atardamarların bir veya daha fazla bölgede daralması ve/veya tıkanması sonucu ortaya çıkıyor. Sinsi, yavaş ilerleyici özelliği olan bu hastalık tedavide gecikilirse ileri safhalarında bacak kaybı gibi çok ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk bu nedenle atardamar tıkanıklığında erken tanı ve tedavinin son derece önemli olduğuna dikkat çekerek, "Erken tanı ve bu sayede alınabilecek önlemler, pek çok hasta için gerekli olabilecek stent, balon gibi işlemler ve büyük ameliyatların daha geç dönemde yapılmasına imkan tanıyor. Bununla birlikte bacaklarda yürümekle belirginleşen ağrı gibi şikayetlerin ilerlemesini önleyebiliyor, hatta tümüyle geçmesini sağlayabiliyor. Özetle erken tanı hastalara ağrısız ve daha uzun süre cerrahi işlemsiz bir hayat vadediyor " diyor.
 
Erkeklerde daha sık görülüyor
Diyabet, sigara, hipertansiyon ve hiperkolesterolemi atardamar tıkanıklığının başta gelen risk faktörlerini oluşturuyor. Erkeklerde, östrojen kalkanı olmaması gibi hormonal faktörlerin de etkisi ve sigara tüketiminin daha fazla olması nedeniyle kadınlara oranla daha sık görülüyor.Kadınlardaki östrojen hormonu koruyucu bir faktör olarak görev yapıyor, ancak menopoz dönemiyle birlikte bu hormonun azalmasına paralel olarak sıklık artabiliyor. Bununla birlikte genetik faktörler, şişmanlık ve stres de hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan diğer etkenler arasında yer alıyor.
 
Atardamar tıkanıklığı belirtileri nelerdir?
 
Periferik arter hastalığı bulunduğu atardamara göre bulgular veriyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk atardamar tıkanıklığı en sık bacak damarlarında oluştuğu için belirtilerin de buna paralel olarak genellikle bacaklarda görüldüğüne işaret ederek şu bilgileri veriyor: "Yürürken bacaklardaki kasların kan ihtiyacı artıyor, ancak daralmış veya tam tıkanmış damarlar bu artan ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalıyor. Bunun sonucunda kişi yürürken birdenbire başlayan ağrı nedeniyle adeta hareket edemez hale geliyor. Ağrı dinlenmekle geçiyor. Hastalık ilerledikçe yürüme mesafesi kısalıyor ve ağrı daha az mesafede belirmeye başlıyor. Hatta ağrı daha da ilerlediğinde birkaç adım atılmasına bile imkan vermeyecek şekilde şiddetlenebiliyor. İlerleyen safhalarda ayrıca hasta hiç yürümese bile 'dinlenme ağrısı' olarak bilinen ağrı gelişmeye başlıyor."
 
Geç kalınırsa uzuv kaybıyla sonuçlanabiliyor
Ayaklarda soğuma, ısınamama; bacak kıllarında dökülme atardamar tıkanıklığının diğer tipik belirtilerini oluşturuyor. Bacakta çok küçük travmalarda bile çok ciddi yaralar oluşması ve bu yaraların iyileşmemesi de hastalığın ileri dönemlerinde yaşanan önemli sorunlardan. Doç. Dr. Cem Arıtürk yaraların kimi zaman herhangi bir travma oluşmadan da başlayabileceğini vurgulayarak "Problem ilerlerse kangrene dönüşebiliyor ve tedavide geç kalınırsa uzuv kaybıyla sonuçlanabiliyor" diyor.
 

 
Atardamar tıkanıklığı tedavisi nasıl olur?
 
Tedavide ilk basamağı, hastanın atardamar tıkanıklığı yaşamasına sebep olan faktörlerin ortadan kaldırılması oluşturuyor. Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk alınması gereken önlemleri şöyle sıralıyor.
Kan şekeri ve yağ seviyelerinin normal sınırlarda tutulması, tansiyonun ideal değerlerde kalması ve sigara içilmemesi dikkat edilmesi gereken ilk kurallar.
Varsa fazla kiloların verilmesi ve düzenli egzersiz yapılması da bir o kadar önem taşıyor.
Tüm bu önlemlere rağmen şikayetleri azalmayan hastalarda kan sulandırıcı ve damar genişletici ilaçların kullanılması, altta yatan diyabet hastalığı ve hiperkolesterolemi varsa bunlara yönelik tedavilerin düzenlenmesi gerekebiliyor.

 
En son seçenek cerrahi tedavi
Daha ciddi şikayet yaratan, günlük hayatın devamına izin vermeyecek derecede ağrıya sebep olan ve bacaklarda iyileşmeyen yaraların açılmasıyla sonuçlanan atardamar tıkanıklıklarında ise ameliyatsız yöntemler ve cerrahi yöntemler gerekebiliyor. Ameliyatsız yöntemler arasında aterektomi (kireçlerin temizlenmesi), balon anjioplasti (ilaçlı ve/veya ilaçsız balonla damar genişletme) ve stent anjioplasti (stent takılması) hastalığın seviyesi ve durumuna göre kullanılabilecek yöntemler. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk tüm bunlardan fayda alınamadığı veya diğer yöntemlerin uygun olmadığı durumlarda ise cerrahi yöntemler olan endarterektomi (damar içindeki kireçlerin açık yöntemle temizlenmesi) ve bypass ameliyatlarının devreye girdiğini belirtiyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk en son seçenek olarak düşünülen cerrahi yöntemlerin de hastalığın tedavisinde önemli bir yer tuttuğunu vurgulayarak "Başarılı bir cerrahi tedavi bacak ağrısı ve yürüme mesafesinde azalma gibi sorunların hemen tamamını çözüyor. Ancak cerrahi başarıyı, yapılan ameliyat kadar, hastanın ameliyat sonrasındaki hayat tarzı da etkiliyor" diyor.
 
 



287e78481aa24a0bb1f4e87e065d9ed1

Doğal temizlik ürünleri hangileri?

Evde hazırlayabileceğiniz pratik temizlik ürünleri tarifleri…



Evde hazırlayabileceğiniz pratik temizlik ürünleri tarifleri…
Ev temizliği için kullandığımız birçok temizlik maddesi içinde zararlı maddeler barındırıyor. Çevre kirliği ve insan sağlığını tehdit eden kimyasal maddeler elimizi uzattığımız her yerde. Erkan Şamcı'nın Ekolojik Temizliğin Kitabı'nda ev temizliğine dair pratik ve sağlıklı bilgiler bulunuyor. Sirke, karbonat, limon ve doğal esanslar kullanarak evinizi zehirlenmeden temizleyebilir, ekonomik açıdan da tasarruf yapabilirsiniz...
 
Sirke
Kötü kokuları gidermede:
Evinize sinen kötü kokulardan sirkeyle kurtulun. Odanın bir köşesine geniş ağızlı bir bardağın içine sirke koyun ve bir gün boyunca oda da bekletin. Kötü kokuları çektiğini fark edeceksiniz.
 
Et ve balığı sirke ile yumuşatın:
Marine eder gibi et ve balığı sirkeyle yumuşatın. Hem zararlı bakterilerden arındırmış olursunuz hem de et ve balığınızın pamuk gibi olmasını sağlarsınız.
 
Meyve ve sebzelerin yıkanmasında:
Yapraklı sebzelerin ve meyvelerin yıkanması zor olur. Bir litre soğuk suyun içine bir yemek kaşığı elma sirkesi koyun ve bu suyla sebze ve meyvelerinizi yıkayın. Böylece minik böceklerden ve tarım ilaçlarından arınmış olurlar.
 
Su ısıtıcılarınızı temizleyin:
Su ısıtıcınızın içine biriken kireç ve mineral kalıntılarını temizlemek için; bir su bardağı sirkeyi su ısıtıcınızın içine koyun ve 5 dakika kaynatın. Kaynayan sirkeyi bir gece boyunca ısıtıcıda bekletin. Ertesi gün soğuk suyla yıkayın. Isıtıcınız kireç ve mineral kalıntılarından arınmış olacaktır.

Kesme tahtalarının temizliğinde:

Kesme tahtaları kesinlikle deterjanlarla ya da çamaşır sularıyla temizlenmemelidir. Bunlar yerine sirke kullanmak bakterileri öldürür ve kesme tahtanızda deterjandan kalan kimyasalları temizler.
 
Tıkanık boruları açmak için:
Dört yemek kaşığı karbonatı tıkanan lavaboya dökün. Ardından üzerine yarım su bardağı sirke ilave edip iki litre kaynar su dökün. Lavabonuzdaki tıkanıklık açılacaktır.
 
Limon
Krem lavabo temizleyicisi:
Kirli lavabo ve fayans yüzeylerine karbonatı dökün ve limonla ovun. Hem kirler kaybolacak hem de lavabo ve fayanslar parlayacak.
 
Bulaşık makinesinde:
Makinenizin çatal bıçak bölümüne yarım limon sıkıştırın. Sıcak suyla aktive olan limon hem bulaşıklarınızı parlatacak hem de mis gibi kokmasını sağlayacaktır.

Balık kokusuna:

Balık ayıklamadan önce ellerinizi limonla ovarsanız koku ellerinize sinmez.
 
Mobilya temizliğinde:
Deri kaplı mobilyalarınızı limon ya da portakal kabuğuyla ovarsanız daha parlak olurlar.

Çamaşırları beyazlatın:

Beyaz çamaşırları yıkarken makinenizin deterjan gözüne yarım limon sıkın. Limon suyu etkili bir beyazlatıcıdır. Çamaşırlarınız beyazlarken aynı zamanda mis gibi de kokacaktır.
 

 



f1dde24ab00446d9b64741d034a6c0b8

27 Ocak 2020 Pazartesi

Göz çevresini korumanın yolları nelerdir?

"Göz çevresinin kararmasını önlemenin yolları nelerdir? Göz çevresini sıkılaştırmanın yolları nelerdir?" İşte göz çevresi bakımı hakkında bilmeniz gerekenler...



"Göz çevresinin kararmasını önlemenin yolları nelerdir? Göz çevresini sıkılaştırmanın yolları nelerdir?" İşte göz çevresi bakımı hakkında bilmeniz gerekenler...
Aksini dilesek de ne yazık ki göz çevresi, vücudumuzda yaşlanma işaretlerini en erken gösteren bölgelerden biri. Bunun sebebini merak ettiniz mi? Öncelikle göz çevresinde cilt, vücudun diğer kısımlarına kıyasla daha ince ve daha hassas. Ve gözlerimiz gün içerisinde çok fazla çalıştığından, göz kırpmaktan duyguları ifade etmeye, erken yaşlanma kaçınılmaz gibi. Dahası, genetik faktörler, ultraviyole ışınları, stres kaynakları ve hayat tarzı da göz çevresindeki cildin erken yaşlanmasına sebep olabiliyor. Ancak kaç yaşında olursanız olun, gözlerinize hak ettikleri değeri ve ilgiyi vermek için geç değil. İşte size günlük güzellik rutininize ekleyebileceğiniz birkaç yöntem:
 
Nemlendirin, nemlendirin, nemlendirin
Cildi nemlendirmek, en çok ihmal edilen adımlardan biri. Cildinizi bir üzüm tanesi gibi düşünün. Suyunu kaybettiğinde buruşmaya başlar ve kırışıklıklar ortaya çıkar. Ancak suyunu geri verdiğinizde, yeniden şişmeye ve kırışık görünümünden kurtulmaya başlar. Aynısı cildiniz için de geçerli. Gözaltlarında yağ bezleri olmadığından, kolaylıkla kuruyabiliyorlar. Yüzün bu kısmını nemlendirmekle ilgili en yaygın şekilde sorulan sorulardan biri, yüz nemlendiricilerini göz çevresi için de kullanıp kullanamayacağımız. Yanıt evet, kullanabilirsiniz. Gözlerinizi tahriş etmediği ve yeterli nemi sağladığı sürece problem yok.
 
İçeriği kontrol edin
Doğru göz kreminin peşine düştüğünüzde, hangi içeriğin hangi sorunu çözdüğünü bilmeniz iyi olur.
 

 
İnce çizgiler için:
Retinoid
Retinol
A vitamini
Peptit
Büyüme faktörleri

 
Koyu halkalar için:
Arbutin
Hidrokinon
Kojik asit
C vitamini
Soya
Niasinamid (B-3 vitamini)
Azelaik asit

 
Şişkinlik için:
Kafein
Yeşil çay ve kahve çekirdeği polifenolleri
Dipeptit-2
Yakıotu

 
Daima nazik olun
Göz makyajını çıkarmaktan cilde güzellik ürünü uygulamaya, nazik ve yumuşak olmak çok önemli. Günlük aktivitelerin yaratacağı ekstra baskı, potansiyel ince çizgilerin oluşumuna katkıda bulunabilir.  Pamuğu cildinizde nazikçe gezdirin ve içten dışa hareketler ile makyaj temizleyin.
 

 
Güneş koruması şart
Güneşe maruz kalmak, cildin erken yaşlanmasında büyük bir role sahiptir ve gözaltlarınızın kararmasına sebep olur. Güneş kremi, günlük cilt bakım rutinin vazgeçilmez bir parçasıdır ve her gün kullanılmalıdır. Eğer makyaj üzerine, özellikle de gözlere güneş kremi sürmek hoşunuza gitmiyorsa, ultraviyole koruması sağlayan bir güneş gözlüğü kullanın. 
 
Kendinize masaj yapın
Gözünüzdeki şişkinliklerin yorgun ya da uykusuz olduğunuzda daha belirgin olduklarını fark ettiyseniz eğer, basit bir masaj harikalar yaratabilir. Genetik faktörlerin yanı sıra, sıvı toplaması durumu da göz şişkinliğine sebep olabilir. Bu durum tuzlu bir öğünün, yetersiz ve hatta aşırı uykunun sonucu olabilir. Gözaltlarınıza masaj yapmak, kan dolaşımını rahatlatır. Masajla gelen basınç, bölgedeki fazla sıvının dağılmasını sağlayarak şişkinliği azaltır.
 
Uyuyun, dengeli beslenin, egzersiz yapın ve tekrarlayın
Söz konusu yaşam tarzı alışkanlıklarını değiştirmek ve göz çevresindeki cildi korumak olduğunda, günde en az altı saatlik uyku ve kan dolaşımını düzenlemek adına düzenli egzersiz şart. Yeterince uyumadığınızda ya da egzersiz yapmadığınızda göz çevresindeki cildinizin daha koyu, şiş ve sağlıksız göründüğünü fark edeceksiniz. Ayrıca dengeli ve sağlıklı bir beslenme düzeni ve her gün yeterince su içmenin önemini ne kadar anlatsak yetmez.
 
Cerrahi olmayan rotaları deneyin
Koruma daima ilk seçenek olsa da bazen genetik ve yaş aleyhimize çalışabiliyor. Bölgesel tedavilerin işe yaramadığı noktaya vardıysanız eğer, lazer yüzey yenilemeden botoksa, cerrahi olmayan birçok seçenek var. Bu prosedürler kaz ayaklarınızın hafiflemesine, gözaltlarındaki hacim kaybının giderilmesine ve genel olarak daha genç bir görüntünün elde edilmesine yardımcı olabiliyor.
 



d6c53d1f22e24663a92b9a7fb6a9cb52

Emzirme için mobil uygulamalar gerekli mi?

Akıllı telefonlar hayatımızı kolaylaştırıyor. Emzirmeyi kolaylaştırmak için tasarlanmış mobil uygulamalar birçok annenin üzerindeki yükü hafifletebilir.



Akıllı telefonlar hayatımızı kolaylaştırıyor. Emzirmeyi kolaylaştırmak için tasarlanmış mobil uygulamalar birçok annenin üzerindeki yükü hafifletebilir.
Emzirmek yeni annenin en sık yaptığı işlerden biri. Tamamen doğal bir süreç olmasına rağmen aynı zamanda desteklenmesi, takip edilmesi gereken de bir süreç. Bebeğin tek besin kaynağı anne sütü olduğunda, annenin mesaisinin de önemli bir kısmını emzirme işi oluşturuyor. Söz konusu yeni doğmuş bir bebek olduğunda ister annenin ilk tecrübesi olsun, ister ikinci ya da üçüncü çocuğu olsun, emzirme rutinine alışmak biraz zaman alabilir. Her gün, yaklaşık iki saatte bir yapılan bir iş, bir süre sonra kafa karıştırıcı olmaya başlayabilir. Bazı anneler deftere not tutmayı kullanışlı bulurken, bazıları ise telefona indirilebilen bir mobil uygulama ile hayatını kolaylaştırmayı seçebilir.
 
Emzirme uygulaması ne işe yarar?
Emzirmeye ve çocuk bakımına yönelik hazırlanmış mobil uygulamaların çoğu, öncelikle ne sıklıkta emzirdiğinizi kaydetmeye yarar. Hangi saatte kaç dakika emzirdiğinizi not eder ve bir sonraki emzirme saatini size hatırlatabilir, bunun yanı sıra tamamen bebeğinize özgü bir emzirme rutinini takip etmenize yarar. Uzmanlar yenidoğanın 2 saatte bir emzirilmesi gerektiğini söyler, bu doğru ancak tüm anneler bilir ki gerçekten de iki saatte bir kurulmuş saat gibi emip doyan bebek sayısı oldukça azdır. Bebeğinizin kendi ritmini fark etmeniz, onun ihtiyaçlarını karşılamanızı da kolaylaştırır.
 
Emzirmeye yönelik hazırlanan uygulamaların birçoğunda aynı zamanda kirli bez takibi, süt sağımı vs. takibini de yapabilmenizi sağlayan araçlar bulunur. Emzirme ve alt değiştirme zamanlarını kaydetmek, bebeğinizi doktora götürdüğünüzde doktorunuzu bebeğin rutinleri ile ilgili bilgilendirmek açısından da işe yarar.
 
En sık tercih edilen emzirme uygulamaları
Google Play ve Apple Store'da en sık tercih edilen bebek bakımı uygulamalarını inceleyip size en uygun olanını seçebilirsiniz. Uygulamaların çoğu ücretsiz, bazı özellikleri etkinleştirmek için ekstra ücret isteyen bazı uygulamalar da var. Örnek olarak en çok tercih edilen uygulamaların bazıları:
 
BUDU Bebek Rutin ve Büyüme Takibi: iOS cihazlara uygun olarak geliştirilen uygulama beslenme, süt sağımı, bez değişimi, uyku, alışveriş listesi, büyüme kayıtları ve medikal kayıtlar gibi bilgileri kaydetmenizi sağlıyor. Koyu renk arka plan seçeneği sayesinde bebeğiniz kucağınızda uyurken de kullanabilmenizi ve telefonun ışığının bebeği rahatsız etmemesi iyi bir seçenek.
 
Bebek Gelişimi Takip / Bardsoft: Google Play Store'da ulaşılabilen uygulama, emzirme ve bez takibinin yanı sıra aşı takvimi, persentil grafikleri gibi özellikleriyle de dikkat çekiyor. Aynı zamanda uygulama içinde bebek ninnilerine ve bazı bebek maması tariflerine ulaşılabiliyor.
 
Emzirme Takipçisi / Wachanga: Hem Android hem iOS sistemlerde kullanılabilen uygulama boy kilo kontrolü, emzirme, bez takibi gibi konularda kayıtları takip edebilmeyi sağlıyor.
 
Bebek Takip / Doğan Bilişim: Bebeğin aktivitelerini kaydetmenizin yanı sıra bu uygulamada uzman görüşlerine dayalı tavsiyeler ve bildirimler de mevcut. Kolik bebeklere iyi gelen sesler, annelere yönelik küçük oyunlar uygulamanın ekstrası.
 




c7f896a725164739abd0f2278da37b6c

19 Ocak 2020 Pazar

Korku IQ’nuz kaç?

Doğal afet, kaza gibi ani gelişen ve korkunun tavan yaptığı durumlarda nasıl davranacağımızı kriz IQ'muz belirliyor.



Doğal afet, kaza gibi ani gelişen ve korkunun tavan yaptığı durumlarda nasıl davranacağımızı kriz IQ'muz belirliyor.
Ege kıyıları 6.6'lık depremle sallandı. Çok şükür yıkık bina, enkaz altında kalan yok, korkunun esiri olansa çok. Yaralanmalar da panikten. Doğal afet, kaza gibi ani gelişen ve korkunun tavan yaptığı durumlarda nasıl davranacağımızı kriz IQ'muz belirliyor. Bu, kendimizi hatta başkalarını da kurtarma şansımız olup olmadığına dair fikir veriyor. Ve kriz IQ'su ne sadece zekâ ne eğitim ne de tecrübeyle alakalı...
 
Toplantı odasında hararetle konuşurken bina sallanmaya başlıyor. Birimiz cama yöneliyor, diğeri kapıya, bir başkası ağlamaklı olduğu yerde kalakalıyor. Bir şey olmamış gibi elindeki notlara bakmaya devam eden, bu arada panikleyenlere korkulacak bir durum olmadığı konusunda dil döküp yönlendiren biri daha var. Peki onun bizden farkı ne?
 
 

 
Korkuların üstesinden gelmeyi en iyi başaranlar, krizlerle her an karşılaşabileceklerini öngörebilen kişiler. Durumun elbet sona ereceğini de bilir ve sükûneti bozmazlar. Etrafı normal anlardaki dikkatle inceleyip yapılması gerekeni vakit kaybetmeden yapabilirler. Bu durumu psikologlar 'etken edilgenlik' olarak tanımlıyor. Yani ne zaman durup ne zaman harekete geçeceğini bilme hali... Pek çok kişiyse böyle anlarda taş kesilir, etrafına bakamaz. 
 
20 yılı aşkın süredir hayatta kalma psikolojisi üzerine çalışmalar yürüten Lancaster Üniversitesi'nden Dr. John Leach, doğal afet gibi olağanüstü bir durumla karşılaşan insanları 3'e ayırıyor: İlk sırada, felaketlerden kurtulmayı başarabilenler var. Leach, ABD Havayolları'nın 1549 sayılı uçuşundaki yolcuların en kötü şartlarda hayatlarını kurtarmayı başarmış olmalarını bu gruba örnek gösteriyor. İkinci grupta, kaçınılması mümkün olmayan felaketlerin yol açtığı ölümler var. Leach'e göre bunlar da 2004'te Güneydoğu Asya'da tsunamide ölen 200 bin insanın pek çoğu gibi hayatta kalmak gibi bir şansı olmayanlar. Üçüncü grupta ise aslında yaşayabilecekken, gereksiz yere ölenler ve panik haliyle ölüme sebebiyet verenler var.
 
10-80-10 kuramı
Sayısız felaketi inceleyip tepkileri gruplandıran Dr. Leach, 10-80-10 kuramını geliştirmiş. Buna göre, sadece yüzde 10'umuz felaket anında gerçekten sakin kalıyor, mantıklı düşünebiliyor. Bu grup, ABD Havayolları'nın uçuşunda sorumluluk alıp diğer yolcuların uçaktan tahliyesini sağlayan birkaç yolcu gibi lider kişiler. Leach, yüzde 80'imizin ikinci kategoriye girdiğini söylüyor. Bu gruptakiler korku anında şaşkınlıktan afallayıp kalıyor, muhakeme ve düşünme yeteneğini büyük ölçüde yitiriyor, mekanik davranışlar sergiliyor ve terliyorlar. Zihinleri ve duyguları karmaşık bir hal alıyor, hissizleşiyorlar. Dahası kalp atışları hızlanıyor, algı daralması yaşıyorlar, hatta görme yetenekleri bile azalıyor. Bitmedi! Etraftaki insanları duyamaz hale geliyorlar, 'beyin ya da akıl kilitlenmesi' yaşıyorlar. Son yüzde 10'luk grupsa tehlike anında asla yanında olmak istemeyecekleriniz. Çünkü tehlike anında yapılmaması gereken her şeyi yapıp kendilerini kaybediyorlar. Ne davranışlarına ne sözlerine hâkim olabiliyorlar. Ve tehlike anında bu gruptakiler genelde hayatta kalmayı başaramadığı gibi, başkalarını da tehlikeye atıyorlar.
 

 
Korkuyu bir yana bırakanlar da var
Uzmanlar, en büyük korkuları tahmin edilemeyen, kesin olmayan ve kontrol edilemeyen durumlarda yaşadığımızı söylüyor. Londra'da yaşayan terapist Wendy Bristow, "Bizi en çok korkutan, her şey yolunda ve planlanmış giderken kontrolümüz ve gücümüz dışında gerçekleşen şeyler" diyor.
 
Bir de tam tersi, korkuyu bir yana bırakanlarımız var... Dr. Leach, bu gruba çarpıcı bir örnek veriyor. Leach, 1987'de iş saatlerinde 30 binden fazla yolcunun seyahat ettiği Londra'nın King's Cross Metro İstasyonu'ndan geçerken o güne dek gördüğü en ürkütücü dumanı görür. Alevler yayılırken şaşırtıcı şekilde trenler istasyona yanaşmaya devam etmekte, görevliler yolcuları alevlerin ortasına götüren merdivenlere yönlendirmekte, insanlar felaketin ortasına doğru yürümektedir. Dr. Leach, bunu 'ihtimal vermeme tepkisi' olarak adlandırıyor. Bu insanlar, metro istasyonunda gördüklerine inanmayıp yollarına devam ederken 'normallik önyargısı'yla sanki her şey yolundaymış gibi davranarak tehlikeyi küçümsüyor, aslında 'akıl kilitlenmesi' yaşıyorlar.
 
Kendini dizginlemek isteyenlere...
Bir yanda korkudan taş kesinlenler, diğer yanda aklı kilitlenenler. Peki korkuyu makul boyutlara indirmek mümkün mü? Korku devreleri beynin duygusal ve algısal alanlarını bagˆladıgˆından, aslında korku seviyemizi belli bir noktada tutabilecek s¸ekilde egˆitebiliriz. Buna 'alıs¸kanlık yöntemi' deniyor. Bir çocugˆun kapı çaldıgˆında korkması, ardından tehlike ortaya çıkmadıgˆını anlayınca bu davranıs¸ından vazgeçmesi gibi... Bunun yanı sıra 'algısal davranıs¸ terapisi' yöntemi de insanları korkularıyla yüzles¸tirerek yenmelerini sagˆlıyor. Yöntem, korktuğunuz şeyle sizi bir s¸ekilde- bir arada tutmaya zorluyor. Zira Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi' Depresyon, Endis¸e ve Stres Aras¸tırmaları Merkezi'nin direktörü Diego Pizzagalli'ye göre, bir s¸eyle bas¸a çıkabilecegˆinizi algıladıgˆınızda artık korkmazsınız. Davranıs¸ bilimci Catherine Pittman ve Elizabeth Karle de ögˆrenilmis¸ korkularla yüzles¸menin en iyi tedavi yöntemi oldugˆunu söylüyor. Çünkü beynimizin merkezindeki amigdala, korktuğunuz s¸eye zamanla uyum sagˆlıyor.
 

 
Savaş ya da kaç
Peki korku esnasında vücudumuzda ne olur? Böbrek üstü salgı bezleriyle salgılanan adrenalin, vücuda ve beyne sinyal göndererek durumun ne kadar ürkütücü olabileceğini söyler. Adrenalin salgılanmasının artmasıyla damarlarımız genişler, kan basıncımız ve kalp atış hızımız artar, gözbebeklerimiz büyür, kan şekerimiz yükselir. Aslında bir tehditle, tehlikeyle karşılaşıldığında tüm canlıların ortak tepkisi kendini bir eyleme hazırlamaktır ki bu, tehlikeyle yüzleşme ya da tehlikeden kaçma şeklinde olur. "Savaş ya da kaç" tepkisi olarak bilinir. Bu tepki, nefes alma sıklığını, kalp atış sayısını ve kaslardaki gerginlik düzeyini artırma gibi fiziksel reaksiyonları harekete geçiren ve koruyucu bir tepkidir.
 
Korku boyutları atladı
Gelin bir de bardağın dolu tarafından bakalım. Korku, zannettiğiniz kadar sakıncalı olmayabilir. Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, "Hayatın sürdürülebilir kılınması için korku bir alarm görevi görür, tehlikeli her duruma karşı bir savunma, korunma davranışını tetikler" diyor ve ekliyor: "İlkel dönemlerde de yiyecek bulamamak, açlıktan ölmek, sığınacak bir mağara bulamamak saldırıya uğrayıp ölmek demekti. Ufak tefek savunma aletleri de korkular sonucu beliren motivasyonla ortaya çıktı. Fakat şimdi ne yırtıcılar var ne de mağaralarda yaşıyoruz. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerle birlikte korkularımız da gelişti, şekil değiştirdi. Korkularımız, atalarımızın hissettiği korkulara kıyasla dışsal unsurlardan çok, içsel bir yapıya dönüşmüş denilebilir. Yani şehirde yürürken de birinin saldırma olasılığı var ama bir toplumda kabul görmemek, konuşurken hata yapmak, beğenilmemek gibi durumları modern insan ciddi bir varoluş sorunu olarak algılamakta ve risk duygusuyla bu tür ortamlara yaklaşmaktan korkmakta..."
 
Fotoğrafları sayın
Kriz IQ'nuz hakkında fikir sahibi olmanın basit bir yolu var. İngiliz Prof. Richard Wiseman tarafından yapılan deneyde, deneklerin bir süre zarfında ellerine tutuşturulan gazetedeki fotoğraf sayısını söylemeleri istendi. Yüzde 10'luk kesim verilen sürede gazetedeki fotoğrafları saymaya çalışıp işin sonunu getiremedi. Yüzde 80'i fotoğrafları doğru saydı ama sure çoktan dolmuştu. Yüzde 10 ise işi birkaç saniyede bitirirdi. Bunun sebebi, bu grubun diğerlerinden daha iyi sayı sayabilmesi değildi. İşin sırrı, 2'nci sayfada epey büyük harflerle yazılmış koca mesajda gizliydi: Saymayı bırakın! Bu gazetede 43 fotoğraf var. Profesör Wiseman'a göre, bu mesajı fark edebilenler paniğe kapılmadığı için dikkatle bakıp görebilenler.
 
Yazı: Sema Ereren
 



aab94747b50147fea0bae1a8e1dc8126

Histeroskopi nedir?

Rahim içerisinde meydana gelebilen çeşitli oluşumları tespit edebilmek için kullanılan histeroskopi yöntemi, ileri görüntüleme teknikleri ile beraber çeşitli hastalıkların tedavisini de mümkün kılabiliyor.



Rahim içerisinde meydana gelebilen çeşitli oluşumları tespit edebilmek için kullanılan histeroskopi yöntemi, ileri görüntüleme teknikleri ile beraber çeşitli hastalıkların tedavisini de mümkün kılabiliyor.
Histeroskopi nedir?
Histeroskopi, rahim içerisinin incelenmesi gerektiği durumlarda uygulanan jinekolojik bir işlemdir. Histeroskop adı verilen özel bir aletle vajinadan ve rahim ağzından girilerek uygulanır. İşlem sırasında herhangi bir ağrı ya da rahatsızlık duyulmaması için lokal anestezi ya da kısa süreli genel anestezi uygulanarak yapılır.
 
Tanısal histeroskopi, yalnızca bazı jinekolojik belirtilerin nedenlerini araştırmak için yapılır. Biraz daha detaylı bir işlem olan operatif histeroskopi ise, teşhis edilen bazı durumların tedavisi için tercih edilebilir.
 
Histeroskopi nasıl yapılır?
Vajen içerisine girebilmek için önce spekulum adı verilen bir alet, kanala yerleştirilir ve histeroskop ile buradan rahmin içine girilir.
 
Kendine özgü kamera sistemi ile rahmin içerisinin görüntülenebilmesini ve incelenmesini sağlayan histeroskop, aynı zamanda karbondioksit gazı vererek rahmin şişirilmesini de sağlar. Bu sayede rahim içi yapısı, dokusu ve olası sorunlar kolaylıkla gözlenip incelenebilir.
 
Histeroskopi, muayenehane ortamında lokal anestezi ile gerçekleştirilebileceği gibi, ameliyathane ortamında genel anestezi ile de yapılabilmektedir. Genellikle 30 dakika kadar süren bu işlem sonrasında, hastalar günlük hayatlarına devam edebilirler.
 
Histeroskopi işleminden sonra vajinal akıntı ve kramp benzeri şikayetlerin görülmesi normaldir. İki gün için basit ağrı kesiciler kullanılması ve cinsel ilişkiye girilmemesi önerilebilir.
 

 
Histeroskopi neden yapılır?
Histeroskopi, rahim içerisinde meydana gelen oluşumları gözlemlemek, hastalıkları teşhis edebilmek ve daha sonra operatif histeroskopi ile tedavi edebilmek maksadı ile yapılır.
 
Aşağıdaki durumlarda histeroskopik tanıya ihtiyaç duyulabilir:
Aşırı kanamalı, düzensiz ve ağrılı adet dönemi şikayetleri,
Rahim içi yapışıklıktan şüphelenilmesi,
Çıkarılamayan veya yer değiştirmiş olan spiral bulunması,
Tekrarlayan düşükler,
Üst üste yapılan tüp bebek tedavilerinden başarısız sonuç alınması,
Endometrium kanserinden şüphelenilmesi,
Doğuştan rahim anomalisine sahip olunması.

 
Aşağıdaki durumlarda ise histeroskopi ile tedavi yapılabilir:
Rahimdeki miyom ve poliplerin çıkarılması gerektiğinde,
Rahim içi yapışıklıkları mevcutsa,
Rahim iç zarının alınması gerektiğinde (Rahmin alınmasının uygun olmadığı durumlarda 'endometrial ablasyon' olarak bilinen işlem histeroskopi yöntemi ile uygulanır.)

 
Histeroskopinin riskleri nelerdir?
Histeroskopi genel olarak oldukça güvenli bir yöntemdir. Ancak çok nadir durumlarda aşağıdaki riskler ortaya çıkabilir:
Rahmin delinmesi,
Aşırı kanamalar,
Rahim ağzı yaralanmaları,
Rahim içi enfeksiyon,
Lokal veya genel anesteziye bağlı komplikasyonlar.

 

 



0c3e337feb474c7abe1e35a6e681360c

15 Ocak 2020 Çarşamba

“Virginia Woolf feminist etiketini daima reddetti”

İngiliz yazar Virginia Woolf'un feminist kimliğini neden kabul etmediğini, Sorbonne Üniversitesi'nden İngiliz Edebiyatı Profesörü Frédéric Regard anlatıyor.



İngiliz yazar Virginia Woolf'un feminist kimliğini neden kabul etmediğini, Sorbonne Üniversitesi'nden İngiliz Edebiyatı Profesörü Frédéric Regard anlatıyor.
 
Virginia Woolf'un feminist olduğunu söyleyebilir miyiz?
Feministlerin endişelerini paylaşmasına rağmen, bu etiketi daima reddetti. O da erkek ve kadın arasındaki eşitsizliğe karşı mücadele etmek istiyordu. Woolf'un döneminde İngiltere'de eğitim, evlilik, boşanma ve çocukların bakımı konusunda büyük gelişmeler yaşanmıştı. Kadınların farklı mesleklere girmesi ve özellikle oy hakkıyla ilgili birtakım çalışmalar devam ediyordu. Woolf, politik feminist çevrelere yakın dururken onlarla arasındaki mesafeyi koruyordu. Onun asla bir harekete bağlı hareket ettiğini görmüyoruz. 1938'de Üç Gineli başlıklı denemesinde kendi pozisyonunu belirliyor. Kendini, ondan beklenen politik taahhütlerin "dışında" tanımlıyor.
 
Neden siyasi mücadele içinde yer almayı reddediyor?
Ona göre, her şey tuzağın içinde yer alıyor. Sistemin kendisi değiştirilmediği sürece, bütün kavga boşa olacak. Woolf, politik sistemle beraber ekonomik yapıyı da düşünüyor: Bireye değer biçen, ataerkil egemenliğin, erkeklerin, paranın belirlediği gerçeği algılama şekli ve canlıların birbirine karşı davranış biçimleridir. Oysa değersiz olanlar, kaçınılmaz olarak kadınlar. Marx ve Engels'i okuyup okumadığını bilmiyoruz, ancak söylemi onların düşüncesini anımsatıyor. Bu atgözlüğü düşmediği sürece angaje olmak, pozisyon almak ona çok zor görünüyor. Woolf, topyekûn bir değişimden bahsediyor. Dil ve yazı konusunda gerçekleştirdiği, dünyayı farklı bir biçimde gösteren değişim gibi bir değişimden.    
 
Woolf'un edebiyatı, feminist fikirlerden etkilenmedi mi?
Feminist İngiliz yazarlar soyunda yer aldığı kesin. Bu soyu 19. Yüzyıl sonunda, Kadın hakları müdafaası'nın yazarı Mary Wollstonecraft'ın (Mary Shelley'in annesi) başlattığını inkâr etmiyor.  Wollstonecraft ve Joséphine Butler'ın, bu soyun manevi anneleri olduğunu kabul ediyor. Yazılarında onların hakkını saygıyla teslim ediyor ve bu geleneğe kayıtsız kalmıyor. Kadınların eğitime, üniversiteye ve özellikle yüksek edebiyata girmeleri fikrini savunuyor. Hakikaten onun çevresindeki oğlanların çoğu eski dil eğitiminden geçiyor, kızlar ise bu eğitimi almadıkları gibi, Yunan ve Latin edebiyatının tamamını kaçırıyor. Feminist öğretilerinden faydalanmasına rağmen, kendi pozisyonunu onlardan ayrılarak belirliyor. 
 
Bu tekil konumlanma nasıl tanımlanabilir?
Ne kadınların ne de erkeklerin tarafında yer almak istemediğini açıklıyor. Çünkü bunun, cinsiyetler arası savaşı sürdüreceğine inanıyor. Muhaelefet etmenin ötesini düşünüyor. Bu projeyi "andorejeni" olarak isimlendiriyor. Bir konsept ve bir kişilikten bahsediyor: 1928 tarihli romanına isim veren Orlando karakteri, kadın ve erkek arasında gidip gelir. " 'Erkek-kadın' veya 'kadın-erkek' demeli" diyor. "Büyük şairler bunu uzun süre önce anladılar" diye ekliyor. Çünkü bu "androjeni" aynı zamanda ve özellikle, meselâ tekil bir yazı ritmi aramaya dayanan, edebî, şiirsel bir proje. Dalgalar'da (1931) anlatım, deniz üzerine derin düşüncelerle sık sık kesiliyor ve okuyucu karakterlerin düşünce akışlarını izleyerek dünyayı fark etmeye davet ediliyor. Buna edebiyatta "bilinç akışı" tekniği diyoruz. Gerçekle kurgunun iç içe geçtiği açıklayıcı mekanizmaları da düşünmek gerekiyor. Virginia Woolf hem cinsiyetler (cinsel farklılığın sosyal tasarımı), hem de edebî tarzlar arasındaki sınırları bulanık hâle getiriyor. Şaşırtıcı güzellikteki denemeleri saf teori değil: Kurgu, otobiyografi düşüncesiyle karışıyor. Yeniden Üç Gineli'ye geliyoruz. Bu denemede cevapladığı mektupların varlığı doğrulanmış, ancak alıcının Woolf'un olduğuna dair hiçbir işaret yok. Sınırlar üzerinde durmadan gidip geliyor. İşte onu benzersiz kılan da bu.
 
"Kadın yazını"nın öncülerinden biri olarak kabul edilebilir mi?
"Kadın yazını" ifadesi daha sonra, 1970'lerin başında, Hélène Cixous'un kalemi altında ortaya çıkıyor. Fakat gerçekten Virginia Woolf'un bununla ilgili bir şey icat etmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Eril bir geleneğin mirası olmayan yeni bir dilbilgisi, yeni kelimeler, yeni cümle biçimleri bulmayı deniyor. Yazı pratiğinde, erkeklerin erkekler için ürettiği dilden özgürleşmeye çalışıyor. "Kadın yazını" olarak isimlendirilen, kadınların doğuştan sahip oldukları bir ayrıcalık değil. Yeni sözcükler yaratan veya var olan sözcüklere yeni anlamlar yükleyen, yeni bir söz dizimi yapısı oluşturan, okuru farklı bir biçimde düşünmeye yönelten şiirsel bir operasyon. Bu sadece kadın tarafını değil, iki tarafı da düşünmeyi ifade ediyor. Kadın yazınının prensibi de bu. Jacques Derrida'nın formülünü ödünç alıyorum: Bir rutini izlemiyor, çizilmiş çizgiden geri çekiliyor, aynı zamanda iki tarafı da ayrı ayrı reddediyor. Bu anlamda Woolf, kadın yazınının öncüsüdür.
 
Virginia Woolf kimlere ilham verdi?  
Çok sayıda İngiliz kadın yazar ve sanatçı onu referans gösteriyor. En bariz çağdaş örneklerden biri, bana göre, bütün eserleri Virginia Woolf'a atıfta bulunan Jeanette Winterson. Fransa'da ise, V.W. : le mélange des genres'ı* kaleme alan Geneviève Brisac ve Agnès Desarthe gibi günümüz yazarları Woolf'un hakkını teslim ediyorlar. Woolf'un etkisi sınırları aşıyor, çeşitli mücadeleleri etkiliyor. Kübalı-Amerikalı sanatçı Coco Fusco, Woolf'a yazılmış mektup şeklinde, esas sorunun terörizm olduğunu anlatan bir bildiri yayınladı! Woolf, güncelliğini asla yitirmiyor.
 
Fakat karşı direnişler de var! Güncelliğini koruma konusunda Woolf'un hakkını teslim etmemekte ısrar eden Hélène Cixous ile birçok kez tartıştım. Bu bir ölüm kalım meselesi: Woolf'un eseri ölüm tarafından yoklanıyor ve yaşam üzerine bahse giriyor. Woolf'un marazî olduğu yanlış değil. Mrs Dalloway'de (1925) Septimus karakteri Büyük Savaş'ın travmasıyla ortaya çıkıyor ve intihar ediyor. Dalgalar'da kısa aralar, ölüme, insanın yokluğuna duyulan hayranlığı gösteriyor. Ölüm meselesi, Woolf'un kurgusunu besliyor. Gerçekten kaybetme kaygısına varan derin depresyonu, yazılarına damgasını vuruyor. Ve 28 Mart 1941'de ceplerini çakıl taşları ile doldurup kendini Ouse Nehri'ne bıraktığını hatırlıyoruz. 
 
* Cinsiyetlerin karışımı. Henüz Türkçe'ye çevrilmedi. L'Olivier yayınevi, 2004.
 
Frédéric Regard, La force du féminin. Sur trois essais de Virginia Woolf (Kadınsı güç. Virginia Woolf'un 'un üç denemesi üzerine) kitabının yazarı.
 
Röportaj: Marika Dronaeu, L'éléphant Dergisi Ekim 2019 sayısı
Fransızca'dan çeviren: Perihan Özcan  
 



b858b8768ed74be4917d19d5c5cdd8f8

Aşkta hangi renksin?

Renklerin gizemli dünyası ve içinde barındırdığı anlamlar kişilik özelliklerimizden aşk hayatımıza kadar çok şeyi fısıldıyor. Reem Nöropsikiyatri Kliniği'nden Nörolog Mehmet Yavuz, seçimlerinize göre aşkta hangi renk olduğunuzu açıklıyor.

Aşkın en tutkulu tonu; kırmızı

Toprak ananın enerjisini simgeleyen kırmızı,aşk deyince ilk akla gelen renktir. Eğer sizin de her zaman ilk tercihiniz kırmızıysa ilişkilerinizde tutku önce gelir. Enerjinin ve dinamizmin olmadığı bir ilişki size göre değildir. Duygularınızı yoğun yaşar partnerinizden de bu yoğunlukta bir his beklersiniz. İlişkide size ihtiyaç duyulmasından hoşlanırsınız. Ayrıca anaç yapınız sayesinde aile kurmak konusunda oldukça isteklisiniz.Ayrıca uzun süreli ilişkilerinin aranan insanısınız.

 

Eğer siz de bir kırmızı severseniz cinsellik sizin için olmazsa olmazdır. Hayatınızın en önemli noktalarından biri olan seks, sizin için kök salmayı sağlayan ve yeni hayat enerjileri getiren yaşamsal bir eylemdir


Sevimli ve neşeli ilişkilerin vazgeçilmez rengi; sarı

Sarı renk başlı başına bir enerji deposudur. Hızlı, aktif ve heyecanlı insanların ilk tercihi olan sarı sizin ilişkinizi temsil ediyorsa, enerji dolu bir hayatınız var demektir. Şakalaşmayı, flört etmeyi, hayranlık duymayı ve duyulmayı çok seviyorsunuz ve bu sizi daha da enerjik kılıyor. Haliyle bu ruh haliniz aşka da yansıyor. Sizin için aşk mantıklı aynı zamanda baştan çıkarıcı olmalı. Durağan ilişkilerin insanı hiç olmadınız. Sürprizlerle dolu ve spontane ilişkiler her zaman ilk tercihiniz. Ancak şöyle bir olumsuz tarafınız var ki, o da aldatmaya meyilli oluşunuz.

 

Cinsellik sizin için olmazsa olmaz değil. Hatta fiziksel yakınlaşmalardan ziyade fantezileri tercih ediyorsunuz. Eğer siz birini hayatınıza dahil edecek ve cinsellik yaşayacaksanız ancak o kişinin bazı kriterli aşması gerekiyor.


İlişkide şefkatin adı yeşildir

Huzuru temsil eden yeşil aynı zamanda erdemli olmayı temsil eder. Ayrıca duyguların merkezinde yer alan yeşilin yaydığı enerji alanında yer aldığı söylenir. Bu yüzden bazı toplumlarda aşkın rengi kırmızı değil yeşildir. Eğer sizin de favori renginiz yeşilse derin yaşanan sevgiden yanasınız demektir. Siz kesinlikle bir aşk insanısınız ve aşık olduğunuzda tamamen bağlanıyorsunuz. Hassas ve naif tarafınız ilişkilerde fazla verici olmanıza yol açabiliyor. Bu durum ilk zamanlarda yorucu olmasa da zamanla sizi ve ilişkinizi yıpratabiliyor. Bu konuda daha kontrollü olmanızda fayda var. Bir de ilişkilerinizde partnerinizin iyi bir arkadaş olması sizin için çok önemli.

 

Söz konusu cinsellik olduğunda ise duygular her zaman sizin için ön planda. Hatta duygular yoksa cinsellik de yok. Eğer partnerinize karşı güçlü duygular besliyorsanız cinsellik, işte o zaman sizin için bir anlam ifade ediyor.


İlham verici bir aşkın kahramanı; mavi

Hisleriyle hareket ediyor ve hassas bir yapınız olması sebebiyle çabuk kırılıyorsanız aşkta renginiz mavi demektir. Duygularınız ilişkilerinizde yol göstericiniz oluyor. Aynı zamanda dinamik ve dışadönük yapınız ilişkilerinize de yansıyor. Hem hassas hem de dinamik oluşunuz her ne kadar komplike bir alan yaratsa da aşkın ilham verici gücünü de ortaya çıkarmayı başarıyor.

 

Yaratıcı enerjiniz cinselliğinizi de şekillendiriyor. Yeniliklere açık olmanız karşısında partnerinizin de aynı cesarette olmasını bekliyor ve kuş gibi özgür olmayı seviyorsunuz. Ayrıca duyguların kelimelerle dile getirilmesinden hoşlandığınız için cinsellikte de konuşmayı seviyorsunuz.


Dikkatli bir aşık; mor

Kontrolcü ve dikkatli yapınız gereği aşkta emin adımlarla yürümeyi tercih ediyorsunuz. Hatta bu hakimiyet dürtüsü bazen ilişkilerinizde duygularınızı açığa çıkarma konusunda size engelleyici olabiliyor. Ayrıca ilişkilerde karar veren, kontrol eden ve yönlendiren taraf olmayı seviyorsunuz. En önemlisi de ilişkilerinizde sınırlarınız var ve partnerinizin bu sınırları aşması hiç ama hiç hoşunuza gitmiyor.


7d225910a9f24512ae2a1b9a5cdfe52d

13 Ocak 2020 Pazartesi

Geçmeyen öksürük nedenleri nelerdir?

Prof. Dr. Öner Dikensoy, geçmeyen öksürüğün nedenine göre seyri ve tipinin de değişebildiğini belirterek uzun süren öksürükte altta yatan olası nedenlerini sıralıyor.



Prof. Dr. Öner Dikensoy, geçmeyen öksürüğün nedenine göre seyri ve tipinin de değişebildiğini belirterek uzun süren öksürükte altta yatan olası nedenlerini sıralıyor.
Uzun süren öksürük tüm dünyada hemen her yaşta en sık doktora başvuru sebeplerinden birini oluşturuyor. Tek başına bir hastalık olmayan öksürük, vücudun savunma refleksi olarak tanımlanan normal bir durum olarak kabul ediliyor. Ancak öksürük iki haftadan uzun sürüyorsa ve gece uyku kalitesi, iş, okul hayatıyla birlikte yaşam kalitesini bozacak noktaya ulaştıysa artık dikkate alınması gerekiyor. İnatçı ve zamansız yaşanan öksürüklerin vücudun savunma mekanizmasını da bozduğunu söyleyen Acıbadem Taksim Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Öner Dikensoy, bu önemli semptomun bazı ciddi hastalıkların ilk belirtisi olabileceğine dikkat çekiyor. Erken tanı alıp tedavi edilmeyen öksürüğün inatçı bir şekilde kalıcı hale gelmesi durumunda, altta yatan hastalık ne olursa olsun bu duruma başka sorunlar da dahil olabiliyor. Bununla birlikte sigara içenler ya da sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirenler öksürüğün bu durumlardan kaynaklandığını düşünerek tanıda gecikmelere neden olabiliyor.
 
Üst solunum yolu enfeksiyonları
Burunda geniz akıntısına yol açan sinüzitten daha basit bir nezleye kadar her türlü üst solunum yolu problemi öksürüğü neden olabiliyor. Hastaların daha çok kuru öksürükten şikayeti ettiği bu durum özellikle kış aylarında artış gösteriyor. Uzun sürdüğü zaman tabloya, gastro-özefajiyal reflü ya da farenjitin dahil olup olmadığının araştırılması gerekiyor.
 
Astım
Kronik öksürüğün en yaygın üç nedeninden birini astım oluşturuyor. Nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi gibi şikayetlerin de eklendiği kuru öksürüğün geceleri ve egzersiz sırasında arttığı gözleniyor.
 

 
Bronşit
Kendini geçmeyen öksürükle belli eden hastalıklardan birini de bronşit oluşturuyor. Akut bronşitte kuru öksürük görülürken hastalığın ilerlemesiyle balgamlı hale gelebiliyor. Özellikle kış aylarında sıklıkla alevlenen kronik bronşitte ise balgamla birlikte görülen öksürüğün yılın en az üç ayı devam etmesinden şikayet ediliyor. Sigara içenlerin büyük çoğunluğunda kronik bronşit ortaya çıkıyor.
 
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Solunum yollarının hasarlanması nedeniyle solunumu zorlaştıran ilerleyici bir hastalık olan KOAH, kronikleşen öksürüğün en ciddi sorumlularından biri. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Öner Dikensoy'a göre "geceleri daha kötü bir hal alan öksürük, yemek yerken ya da konuşurken dahi yaşanabiliyor. Özellikle sigara kullanan kişilerde öksürüğe, yorgunluk ve nefes darlığının eklenmesi durumunda KOAH'ın araştırılması gerekiyor" diyor.
 

 
Akciğer kanseri
Öksürük aslında akciğer kanserinin ilk belirtileri arasında yer alıyor. Ancak uzun süren öksürük her zaman akciğer kanserini akla getirmiyor. Özellikle sigara içen 40 yaş üstü olan kişilerin hele bir de ailede kanser hikayesi veya sık radyasyona maruz kalmak gibi bir hikayesi varsa uzun süren öksürükleri olması durumunda mutlaka bu yönden de değerlendirilmesi gerekiyor. Prof. Dr. Öner Dikensoy bu gruba giren kişilerin yılda bir kez kontrol amaçlı akciğer grafisi çektirmelerini öneriyor.
 
Gastroözofageal reflü
Her zaman gastroenteroloğun teşhis edebileceği boyutta gürültülü olmasa da öksürüğün reflünün de ilk belirtilerinden biri olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Öner Dikensoy, "Örneğin reflünün en tipik belirtileri olan, mide ekşimesi, yanma, mide asidinin ağıza gelmesi gibi semptomlar bu hastalarda çok nadiren ortaya çıkıyor. Yaşanan reflünün karakteri de değişiyor. Öksürme dolayısıyla karın içi basıncın artmasına bağlı mide ile yemek borusu arasındaki kapakçık gevşiyor ve yukarıya doğru asit kaçmaları görülüyor. Bu nedenle yemek borusunun da alt ucundaki öksürük reseptörlerinin bulunduğu alan tahriş oluyor ve sürekli kuru bir öksürük yaşanıyor" diyor. Dolayısıyla uzun süren öksürüklerde ayırıcı tanıda dikkatli olmak gerekiyor.
 
İnatçı öksürük yaşlılarda kemik kırılmasına neden olabiliyor
Tedavi edilmeyen inatçı öksürük özellikle yaşlı kişilerde kas ağrılarından kemik kırıklarına kadar birçok problemin de yaşanmasına neden olabiliyor. Prof. Dr. Öner Dikensoy, "Sürekli ve şiddetli öksürüklerde kaslar ve kaburga da kullanıldığı için, ortaya çıkan şiddetli basınca bağlı olarak özellikle yaşlı kişilerde kaburga kırıkları ortaya çıkabiliyor. Bu denli şiddetli sonuç yaşamayanlarda ise sıklıkla görülen kas ağrılarından dolayı hasta sıkıntı yaşayabiliyor. Ayrıca şiddetli öksürüğe bağlı idrar kaçırma da yaşanabiliyor. Hatta bazı kişilerde bayılma atakları bile olabiliyor" diye konuşuyor. 
 




d0513f2617c048f682e02b7f2a80c2fb

Mutlu olmak için bunları düşünmeyi bırakın

Joshua Becker'ın insanların başarılarını nasıl ölçtüğüne dair makalesi oldukça ilginç…



Joshua Becker'ın insanların başarılarını nasıl ölçtüğüne dair makalesi oldukça ilginç…
Minimalizm beni değiştirdi. Daha az eşyaya sahip olmak için çıktığım yol kendime ve etrafımda şekillenen dünyaya bakış açımı belirgin şekilde değiştirdi. En önemli değişikliklerden biri, toplumun başarıyı nasıl nitelendirdiğine dair kişisel görüşümdeki yeniden değerlendirme oldu. Kaynakların çoğunu kendisi için yaratan, harcayan ve saklayan insanlar genellikle 'başarılı olanlar' olarak nitelendiriliyordu.

Ama bu talihsiz bir durumdur. Tanıdığım en iyi insanlardan bazıları bu durumda başarılı kabul edilmiyor, çünkü kaynaklarını maddi şeylere daha az harcamayı tercih ediyorlar.

Bu insanların sayısı oldukça az ya da en azından yeterince dikkat çekmiyorlar. Bunun yerine, başkalarının hayranlığı ve takdirini kazanmayı önemseyenler ilgi görüyor. Ve bu yüzden, çoğu insan geçici ve dünyevi başarılara meylediyor.

Artık buna kanmamamız gerektiğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden artık beni etkilemeyen konuların listesini sizinle de paylaşmak istiyorum:

1. Kıyafet markaları
İmalat uygulamaları önemlidir. Kalite ve uyum da öyle. Peki giysinin içinde (hatta çoğu zaman dışında da) yazan isim neden önemli olsun, bunu asla anlamayacağım. İnsanlar yürüyen reklam panoları olmak için ekstra para ödüyor. Benim için artık giysi ya da aksesuarların üzerindeki logo ve isimlerin hiçbir önemi yok. Bunun yerine, zamansız bir moda anlayışı olanları takdir ediyor ve karakteri ya da tavrı ve tarzı ile etki yaratmaya çalışan insanlara yöneliyorum.
2. Mücevher karatları
Kitabımdaki bölümlerden birinde, Bryan ve Nicole'unhikayesini anlatıyorum. Beş yıldır evli olan çift, düğün borçlarının kalanını ödemek için hala fedakarlık yapıyorlar, özellikle de Nicole'un parmağındaki taşın bitmeyen taksitleri için. Birisinin parmağındaki kaya bazıları tarafından fark edilse de çoğu insan buna dikkat etmez bile.
3. Araba fiyatı
Herhangi bir ulaşım aracının amacı insanları A noktasından B noktasına güvenli şekilde ulaştırmaktır. Güvenilirlik önemlidir, rahatlık da öyle; özellikle de içinde çok fazla zaman geçiriyorsanız. Ama çoğu lüks arabalar başka motivasyon ile pazarlanıyor, onların amacı artık sadece ulaşım değil. Hiç tanımadığınız insanların trafik ışıklarında 60 saniye dikkatini çekmek sizin için gerçekten güç ve başarı göstergesi olabilir mi?
4. Evin metrekaresi
Evler barınak ve istikrar sağlar. Finans ve komşu yatırımlarınızı temsil ederler. Hayatım boyunca, birkaç ev sahibi olma şansı yakaladım (her seferinde bir tane) ve ailem için bir ev sağlamanın gururunu deneyim ettim. Ama bu süreçte gittikçe daha küçük evlere yöneldik ve bundan asla pişman olmadık. Bugün ne zaman büyük bir evin yanından geçsem, tek düşündüğüm küçük evimizde ne kadar mutlu ve huzurlu olduğumuz.
5. Banka hesabı
Günümüzde başarının nihai ölçüsü kişisel zenginliktir. Bu arada, biz ilk değiliz - bu standart zamanın başlangıcından itibaren hemen her toplum genelinde geçerlidir. Ama bu ölçünün yanlış olduğunu düşünmeye başladım. Bir banka hesabındaki bakiye başarının ölçüsü olabilir mi? Bunun yerine, hayatımız boyunca biriktirdiğimiz iyilikler gerçek başarının ölçüsü olmamalı mı?
6. Cep telefonu modeli
Geçen gün, çocuklarım ve onların bir grup arkadaşı ile parkta vakit geçiriyordum. Kulak misafiri olduğum ve en çok tekrarlanan konuşmalardan biri teknolojik aletlerin karşılaştırılmasıydı. "Hangi iPhone'u kullanıyorduk? İpod'umuz hangi modeldi? Tahmin et doğumgünü hediyesi olarak bir iPad alan kimdi?" 10 yaş altındaki çocukların elektronik aletlerin kıyaslamasını yaparak geçirdikleri bunca zamanı görmek rahatsız ediciydi. Onları ne kadar suçlamak ve düzeltmek istesem de biz yetişkinlerde de durumun farklı olmadığını hatırladım. Eğer cep telefonlarını kıyaslamıyorsak, laptoplarımızın hızını ya da televizyonlarımız ekran büyüklüğünü kıyaslıyorduk.
7. Sosyal medya hesaplarındaki fotoğraflar
Hemen herkes sosyal medyada güzel deneyimlerini ve fotoğraflarını paylaşmak için yarışmaya devam ediyor – yeni kıyafetlerden restoran yemeklerine ve hatta uçak kanatlarına… Bu görüntüler hayatlarımızın en heyecan verici anlarından rutin olarak seçilip paylaşılan anları sergiliyor. Üstelik paylaşmadan önce daha da güzel görünmeleri için dakikalarca editleniyor, oynanıyor. Sosyal medya için kendi hayatlarımızı photoshopluyoruz.

Sahip olduğumuz bu şeylerle başkalarını etkilemeye çalışmayı bırakalım. Ve yaşadığımız hayatlarla onlara ilham vermeyi denemeye başlayalım.
 
 
Joshua Baker



bdf13242170f44e89fbb0b4b9e517c65

6 Ocak 2020 Pazartesi

Evde basit yöntemle yetiştirebileceğiniz sebzeler

Sebzeleri artık marketten satın almak yerine evinizde yetiştirmeye ne dersiniz? Sebzenin çöp olduğunu düşündüğünüz kısımlarını kullanarak bir çok sebzeyi evde kendiniz tekrar yetiştirebilirsiniz. İşte evde basit yöntemle yetiştirebileceğiniz sebzeler....

Fesleğen

Bir kaç sap fesleğeni bir bardak suyun içine koyun. Bardağı doğrudan güneş ışığı alabileceği bir yere koyun ve kökler ortaya çıkana kadar bekleyin. Kökler ortaya çıktığında saksıya yerleştirin ve büyümesini bekleyin.

Marul

Marulun kökünden bir kaç santimetre kesin ve içi su dolu geniş bir kaseye koyun. Kökler görülmeye başladığında, yapraklarda az da olsa bir büyüme görmek için bir kaç gün bekleyin. Bir saksıya ya da bahçenize ekin ve sürecin tamamlanmasını bekleyin.

Havuç

Havucun baş kısmından bir kaç santimetre kesin ve etrafına kürdan saplayın. Böylece bu kısmın yüzeyde kalmasını sağlayabilirsiniz.Kesilen kısım suya değecek şekilde su ekleyin. Doğrudan güneş alan bir yerde saklayın ve azaldıkça su ekleyin. Köklerin oluşmaya başladığını fark ettiğinizde bir saksıya ekin.

Kuşkonmaz

Bir kaç olgun kuşkonmaz sapı alın ve çok sıkı olmayan bir toprağa ekin. Düzenli ve dikkatli bir şekilde suladığınızdan emin olun. Çok su verirseniz köklerin çürümesine sebep olabilirsiniz. Bu bitki kısmen güneş ışığına ihtiyaç duyar ve toprağın içinde organik gübreler bulunmalıdır. Bir ila iki yıl içerisinde ilk mahsulünüzü alabilirsiniz.

Kereviz

Kereviz sapının kökünden 2,5 santimetre kesin ve kesik tarafı yukarı bakacak şekilde bir kaseye koyun. Altını kaplayacak kadar su koyun.Güneşli bir yere alın ve kökler ortaya çıkana kadar düzenli olarak sulayın. Kökler oluşmaya başlayınca saksıya ekin ve büyümesini bekleyin.

0ebc490b75f0402c9afb8663c02d56c6

Yatak odasında olmaması gereken 5 şey

Yatak odasında olmaması gereken şeyler olduğunu biliyor muydunuz? Evinizdeki bu önemli yeri kullanışlı hale getirmek için verdiğimiz tavsiyeleri uygulayın. Peki yatak odasında olmaması gereken şeyler nelerdir?

Çiçekler

Birçok insan evinin çeşitli yerlerine çiçekler koyar. Ancak yatak odasında çiçek iyi bir fikir değildir. Bunun geceleri çiçeklerin oksijeninizi çaldığı efsanesiyle hiçbir ilgisi yoktur.Yatak odaları iyi ışık almadığı için çicekler ölebilir. Bunun yanı sıra, bitkiler toz tutar ve alerjisi olanlar için çok zararlı olabilir. Ancak yatak odanıza çicek koymaya karar verirseniz diye pozitif yanlarını da belirtelim. Bitkiler sıcaklığı düzenler, sesi azaltır ve sakinleştirici bir etkiye sahiptir.

Televizyon ya da internet bağlantısı

Yatarak televizyon izlemek kesinlikle birçok insanın keyif aldığı şeylerden biridir. Ancak elektronik aletler, yatak odasında olmaması gereken şeyler arasında en başta gelebilir.Televizyon ve wifi modemi gibi internet cihazları uykuda zararlı olacak radyasyonlar yayar. Eğer bunları odanızdan çıkaramıyorsanız yanlarına kuvars taşı koyun; ki yaydıkları bu dalgaları absorbe edebilsin.

Ayna

Ayna, dinlendiğimiz mekanla ilgili başlıca Feng şui uyarılarından biridir. Ayna enerjiyi yansıtır, yani enerjiniz ayna ve sizin aranızda gidip gelir.Aynayı başka bir odaya koymayı tercih edebilirsiniz. Bu kadar kökten bir değişim istemiyorsanız, aynayı odanın farklı bir yerine koyarak uyurken üzerinize yansımasını önleyebilirsiniz.

Canlı renkler

Belki sizi şaşırtabilir; fakat yatak odasında olmaması gereken şeyler arasında canlı renkler de vardır. Turuncu, kırmızı ve sarı ateşin enerjisini temsil eder.İnsanların yatak odasında aradığı en son şey budur. Tutku için pozitif bir şey olsa da kıskançlığa ve güvenmemeye teşvik eder. Biz bu renkler yerine kahverengi ve tonlarını öneriyoruz.

Dağınık dolap

Dağınıklığı görmemek için kapaklarını kapatsanız bile, darmadağın bir dolap yatak odasında olmaması gereken şeyler arasındadır. Yer kaplayan şeyler, yeni enerjilerin girmesini engeller.

9aceafe8df21423db9721816a81d11fe

Kim olmadığınızı bulmaya hazır mısınız?

"Lacivert" in yazarı Pınar Boylu Gogulan'ın yeni kitabı "Mor" Libros logosuyla raflarda!

Hayat; kırılma noktaları, tercihler, acı ve kederleriyle kambur gibi sırtımıza yüklendiğinde "Ben kimim?" sorusunu sorarız kendimize. Oysa şifa kimliğimizi değil, "kim olmadığımızı" keşfetmemizi bekler. Mor, yeni Alman tıbbı rehberliğinde hayat döngülerimizi keşfederken bize ait olmayan yüklerden kurtulup arınma imkanı sunuyor. Pınar Boylu Gogulan'ın regresyon terapisi yardımıyla geçmişle tanışıp yaşadığı yanılsamalar, yüzleşmeler ve sorgulamalarla okura şifa kapılarını araladığı ilk kitabı "Lacivert" de yeni kapağıyla kütüphanesinde nizama önem verenleri bekliyor.Hayat; kırılma noktaları, tercihler, acı ve kederleriyle kambur gibi sırtımıza yüklendiğinde "Ben kimim?" sorusunu sorarız kendimize. Oysa şifa kimliğimizi değil, "kim olmadığımızı" keşfetmemizi bekler. Mor, yeni Alman tıbbı rehberliğinde hayat döngülerimizi keşfederken bize ait olmayan yüklerden kurtulup arınma imkanı sunuyor. Pınar Boylu Gogulan'ın regresyon terapisi yardımıyla geçmişle tanışıp yaşadığı yanılsamalar, yüzleşmeler ve sorgulamalarla okura şifa kapılarını araladığı ilk kitabı "Lacivert" de yeni kapağıyla kütüphanesinde nizama önem verenleri bekliyor.

MOR

Sayfa Sayısı: 232

Fiyatı: 20 TL

Dağıtım Tarihi: 28.10.2019


LACİVERT

Sayfa Sayısı: 176

Fiyatı: 15 TL

Dağıtım Tarihi: 28.10.2019

36e35a833df940dab60db6ea3be433ff

Yılbaşında birbirinden lezzetli ve eğlenceli kutlama alternatifleri

Aralık ayı boyunca konuklarına yılbaşı ruhunu yaşatacak olan Hilton İstanbul Bosphorus, yılbaşı gecesi için hazırladığı birbirinden özel programları ile yeni yıla hem eğlenceli hem de lezzetli bir başlangıç yapmak isteyenleri bekliyor.

Türkiye'nin ilk uluslararası beş yıldızlı oteli Hilton İstanbul Bosphorus, birbirinden özel yılbaşı programları ile 2020 yılına lezzetli ve eğlenceli bir giriş yapmak isteyen misafirlerini bekliyor. Boğaz manzarasına hakim konumda bulunan restoranı Bosphorus Terrace ve Hilton asaletinin simgesi Balo salonunda gerçekleştireceği yılbaşı programlarıyla konuklarına eşsiz bir ziyafet yaşatacak olan Hilton İstanbul Bosphorus, 24 ve 25 Aralık günleri Bosphorus Terrace Restaurant'da gerçekleştireceği Noel kutlamalarıyla da fark yaratacak.

Noel ruhunu Bosphorus Terrace'ta yaşayın

Hilton İstanbul Bosphorus, Noel ruhunu yaşamak isteyen yerli ve yabancı misafirlerini de unutmadı. Noel'e özel dekoru ve müzikleriyle Bosphorus Terrace Restaurant'da 24 Aralık gecesi gerçekleşecek olan Noel akşam yemeği büfesinde salata çeşitlerinden yerli ve ithal peynir çeşitlerine; Türk mutfağının geleneksel mezelerinden, içinizi ısıtacak çorba çeşitlerine lezzetli başlangıçlar yer alacak. Şov istasyonunda ise hardal ve biberle kaplanmış dana kaburga ve Noel gecesinin vazgeçilmezi ağır ateşte pişmiş hindi, açık büfenin öne çıkan spesiyalleri arasında yer alacak.

25 Aralık günü yine Bosphorus Terrace Restaurant'da gerçekleşecek Noel Brunch'ı da, bu özel dönemi kutlamak isteyen misafirlerini canlı müzik eşliğinde geleneksel ve bir o kadar da özel bir brunch ile ağırlayacak. Ilık Noel pudingleri, elmalı ve balkabağı tart, kestaneli cheesecake ise açık büfenin Noel temalı tatlı seçkisinden öne çıkan lezzetler arasında yer alacak.

Balo salonunda yeni yıla ihtişamlı bir başlangıç

Hilton şeflerinin geceye özel hazırladığı "Yıldızların altında yeni yıl gala" menüsü, 2020 yılına lezzet dolu bir giriş yapmak isteyenleri bekleyecek. Şehrin en şık balo salonlarından birine sahip olan Hilton İstanbul Bosphorus'un yeni yıl balosunda ziyafet, Istakoz "Lollipop" ve Ördek Kornet ile başlayacak. Lezzet şöleni Calvados ile lezzetlendirilmiş Kaz Ciğeri Terrine ile devam edecek. Gala menüsünde ara sıcak olarak servis edilecek Dağlanmış Deniz Levreği Filetosu'na ise şampanya ve gül şerbeti eşlik edecek. Ana yemek seçiminde bu sene Siyah Trüf Mantarı ve Tatlı Patates "Croquette" ile servis edilen dana madalyonlarını tercih eden Hilton İstanbul Bosphorus, finalde Valrhona Jivara çikolata pasta, Ameretto dondurma, Balkabağı, Cevizli Gevrek ve Praline ile yeni yıla en tatlı girişi yapmanızı sağlayacak. Gala yemeğine, yılbaşı gecesine eğlence katacak Latin ezgilerinden Jazz'a, Türkçe şarkılardan popüler hit parçalara uzanan keyifli canlı müzik performansları da eşlik edecek.

Yeni yılı Bosphorus Terrace'ta Boğaz'a karşı kutlayın

Hilton İstanbul Bosphorus, Boğaz manzaralı restoranı Bosphorus Terrace'da zengin açık büfesi ve canlı müzik performansıyla misafirlerine keyifli bir yılbaşı gecesi yaşatmaya hazırlanıyor. Uzak Doğu mutfağından, yerli ve uluslararası peynir çeşitlerine; zeytinyağlılardan Anadolu mutfağının en sevilen lezzetlerine geniş bir seçkinin yer alacağı yılbaşı büfesinde, şov sunum istasyonlarında tuzda levrek, ağır ateşte pişmiş hindi ve geleneksel lezzetlerden döner kebap yer alırken; ana yemekler arasında kuzu pirzola, dana madalyon mantar ragu, somon "levenghi, ricotta ravioli" gibi çok özel lezzetler bulunacak. Çikolata şelalesi, çilek tiramisu, pana cotta, kestaneli pasta ve creme brulee ise açık büfenin baş döndüren tatlı çeşitlerinden sadece bir kaçı olacak. Sevdikleriyle birlikte nezih ve eğlenceli bir ortamda yeni yılı kutlamak isteyenler için en ideal seçeneklerden biri olan mekan, eşsiz boğaz manzarasıyla da misafirlerini büyüleyecek.

Bosphorus Terrace, yeni yılın ilk gününü keyifli bir brunch ile taçlandırmak isteyenleri de unutmadı. Birbirinden lezzetli soğuk aperatiflerden salata istasyonuna, Asya mutfağından ızgara et çeşitlerine farklı damak zevklerine hitap eden ziyafet dolu yeni yıl brunch'ı, çocuklara özel lezzet köşesiyle de minik misafirlerin beğenisini kazanacak.

Alternatif kutlamaların adresi Veranda Terrace Bar

Alternatif kutlamalar için Hilton İstanbul Bosphorus'taki alternatif eğlencenin adresi ise Veranda Terrace Bar olacak. Bir adet yerli içeceğin dahil olduğu yılbaşı kutlaması paketi alternatifi sunan Veranda Terrace Bar, arzu eden misafirler için A la Carte menüsünden servis de yapacak. Canlı perküsyon şov ve DJ performans eşliğinde, Boğazın ve otelin bahçelerinin harika manzarasına karşı kutlayacağınız yılbaşı unutulmazlar arasındaki yerini alacak.

Yılbaşı sihrini uzun uzun yaşamak isteyenler için konaklama paketi

Hilton İstanbul Bosphorus, yeni yıla sihirli bir giriş yapmak isteyenler için bir de yılbaşı konaklama paketi sunuyor. Misafirlerin tercihine göre Bosphorus Terrace Restaurant ya da Balo salonundaki yeni yıl yemeği, 31 Aralık gecesi Hilton'da konaklama ayrıcalığı ve yeni yılın ilk günü Bosphorus Terrace Restaurant'ta düzenlenecek yeni yıl brunch'ının dahil olduğu paket yeni yıl coşkusunu uzun uzun yaşamak isteyen misafirleri bekliyor.

acbe143c4d6f444fb948c3f8e3223d28

3D yazıcı ile hayvanlar için protez bacak üretti

3D yazıcı ile hayvanlar için protez bacak üretti



Sivas'ta bir girişimci 3D yazıcı ile hayvanlar için protez bacak üretti.

Son dönemde kullanım alanı oldukça genişleyen 3D yazıcılar, Sivas'ta farklı alanlarda da kullanılıyor. Hoca Ahmet Yesevi Caddesi üzerinde hizmet veren firma 3D yazıcı ile hayvanlar için protez bacak üretti. Köpek için üretilen protez bacaklar çizim yapıldıktan sonra tarayıcılarla taranıyor ardından da 3D yazıcıdan çıkararak kullanıma hazır hale getiriliyor. Firma sahibi Feyyaz Memiş, hayvanlara yönelik protez çalışmaları olduğunu belirterek, "Şu anda bir köpek için protez bacak yapmaktayız, daha önceden de bir kedi ayağı için, protez yapılmıştı. Bu talebe göre değişebiliyor, kişinin hangi hayvana göre protez istediği önemli. Çizimlerini yapıyoruz ya da tarayıcılarımız ile tarıyoruz, tarayıcıdan geçtikten sonra aynı ölçülerde birkaç saat içerisinde makinemizden temin edip, doktorlara verip kullanılmasını sağlayabiliyoruz. İnsanlar üzerinde de aynı şekilde oluyor, insanların protez ihtiyaçlarının hepsini karşılayabiliyoruz" dedi. Köpekler için yapılan protez bacağının 7 saat sürdüğünü ifade eden Memiş, "Uzun yıllar dayanabilmesi için, yüksek hassasiyetli bir çalışmamız oldu. 7 saatlik bir çalışmamızın ardından eklem yerlerinden hareketli bir köpek bacak protezi yaptık. Ölçüleri değişebiliyor, bir hayvanın ve ya bir insanın ölçülerini aldıktan sonra boyutları net belirleniyor" diye konuştu. Protez bacağın kemikten daha sağlam olduğunu söyleyen Memiş, "İstediğimiz her sağlamlığa erişebiliyoruz, çünkü bu makinalarda öyle hassas bir değer var ki içinin doluluğunu, boşluğunu, ne kadar dayanıklı istiyorsanız üretebilir. Esneklikte verilebildiği zaman kemikten bile daha sağlam olabiliyor" şeklinde konuştu. Aydemir Kadıoğlu - Onur Erden 4a8a7dddbef04a6d9c98e9fcf67dcac9

Bakan Akar, IKBY Başbakan adayı Barzani ile görüştü

Bakan Akar, IKBY Başbakan adayı Barzani ile görüştü



Almanya'da düzenlenen 55'inci Münih Güvenlik Konferansı'na katılan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Güvenlik Konseyi Başkanı Mesrur Barzani ile bir araya geldiği açıklandı.

IKBY basınında yer alan habere göre, Almanya'da düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı'na katılan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Güvenlik Konseyi Başkanı Mesrur Barzani, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile bir araya geldi. IKBY'de kurulan yeni hükümete Başbakan adayı olan Mesrur Barzani'nin Akar ile ikili ilişkileri yanı sıra bölgesel sahadaki son gelişmeleri ele aldığı bildirildi. Görüşmede, Akar, Barzani'yi IKBY Başbakanlığı'na adaylığından dolayı kutlayarak, görevinde başarı diledi. Türkiye, Irak ve IKBY arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine işaret edilen görüşmede, başta ticaret olmak üzere tüm alanlarda ilişkilerin geliştirilmesi vurgulandı. İki tarafın ayrıca terörle mücadele konularının ele aldığını bildiren IKBY basını, görüşmeyi olumlu olarak yorumladı. Abdulkadir Hacıoğlu   ca9565f86ba84b358960af5262ea61bf

4 Ocak 2020 Cumartesi

Açlığınızı bastıracak mucize baharat!

Whole Foods dergisi tarafından okuyucularına yapılan araştırmaya göre, kadınların yüzde yüzü safranın açlıklarını yatıştırdığını söyledi!



Whole Foods dergisi tarafından okuyucularına yapılan araştırmaya göre, kadınların yüzde yüzü safranın açlıklarını yatıştırdığını söyledi!
Sürekli yiyen obez kadınların yüzde 30'u, tok tuttuğundan daha az atıştırma ihtiyacı hissediyor.
Dr. Mehmet Öz yaptığı araştırmada iki izleyicisinden birinin haftada 3 birinin de 5 pound verdiğini ve hiçbir açlık hissetmediklerini söylediklerini belirtti.
Tamamen doğal!

Tüm yararlarının ötesinde safran tamamen doğal. Safrana alerjiniz olmasa bile tükettiğiniz miktara çok dikkat edin. Çünkü fazla tüketildiğinde zehirleyebilir.
Safranın aynı zamanda astım, depresyon, adet semptomlarına ve uykusuzluğa iyi geldiği söyleniyor. Kalorisiz ve kilo verme programlarında kullanılıyor.




a0d741cdda534212acd2827a277a7530

Lady Diana ve Kate Middleton'un stil benzerliği

Lady Diana'nın elegan tarzını Kate Middleton'da görmek mümkün. İşte Kate Middleton'un Lady Diana'nın stilini hatırlatan kıyafetleri...




























eed698e0fcf14b378003d52d94783333